Artık yanınızda olmayanların geride bıraktığı alanlar, en alışılmadık ve acı verici şekillerde hayat buluyor. Sakladığınız fotoğraflarda onların görüntüleri hala yazılıdır. Eşyaları ve boş odaları, onların hep ortalıkta olduğu bir geçmişi anlatıyor.

Bu yıl boyunca sevdiğiniz birini kaybettiniz mi? Eğer öyleyse, belki de bayram tatilinin yakınlığı sizin için bir üzüntü nedenidir. Hatta yas sürecinizi zorlaştırabilir. Şehirlerin nasıl ışıklarla dolu olduğunu, çevrenizdekilerin plan yapmak, hediye aramak ve tatil sezonuna özgü bu girdaba kapılmak için nasıl heyecanlandıklarını görüyorsunuz.

Bir kayıp yaşayanlar, bu tür bir kutlama geldiğinde genellikle boş koltuk sendromu olarak bilinen durumdan muzdariptir. Duyguların yoğunlaşmasından ve söz konusu yokluğun daha derin bir hissinden oluşur. Birçoğu, yeni gerçekliği kabul etme çabalarında bir başarısızlıkla karşı karşıya kalıyor ve sevilen birinin ölümüyle ilgili daha büyük anılar akınına uğruyor.

Aynı zamanda yarayı daha da büyüten sağlıksız düşünceler de sıklıkla ortaya çıkar. “Keşke gözlerimi kapattığımda bunların hiçbiri yaşanmasaydı”, “O kişi yanımda olmadan ne yapacağımı bilmiyorum” veya “Bundan sonra hayatım artık olmayacak” gibi fikirler, büyük acıların zihinsel bulutlarını yaratır. Neredeyse farkına bile varmadan, yas sürecinin kendisini içine alırız.

Duygusal ve sosyal desteğin önemi

Kimse yas tutmanın kolay olduğunu söylemedi. Sabit standartları karşılayan hızlı bir süreç de değildir. Herkesin zamana ihtiyacı vardır ve her kişi bazı eylemleri benimseyip diğerlerini benimsemediğinde rahatlama hissedecektir. Bu nedenle anlamamız gereken şey, kayıpların her zaman acı vereceği, ancak denizin dalgaları gibi geleceğidir. Bazıları yumuşak ve katlanılabilir olacak, bazıları ise bizi biraz daha fazla etkileyecek.

Tatillerde daha fazla üzüntü ve nostalji hissetmek yaygındır. Normal ve anlaşılır bir durum. Sevdiklerimize yaslanalım ve kaybettiklerimizin anısını sonsuza kadar kalbimizde saklayalım. Yaşayacakları yer orası. Sonunda bu yoklukla yaşayabileceğiz.