Demokrasi ve Anayasalar toplumun uzlaşma belgesidir
Demokrasi, biçimsel olarak halk egemenliğidir. Halk, kendisini
Yönetecekleri doğrudan seçimle belirler. Seçilenler toplumu yerleşik
mevcut kurum ve kurallara bağlı olarak yönetirler. Seçilenler halkın temsilcisidir, kral değildir, keyfi davranamazlar kuralların, dışında takdir yetkileri yoktur. Halka madem beni seçtiniz ben istediğim gibi davranırım, kuralları ben koyarım diyemezler. Geleneksel olarak
da göreve başlamadan önce, mevcut kurum ve kurallara bağlı kalacaklarına
Kürsüden yemin ederler. Temel hak ve özgürlükler yani demokrasi kendiliğinden elde edilmemiştir, yüz yıllarca ağır bedeller ödenerek bugüne gelinmiştir. O yüzden de demokrasinin asıl güvencesi gelişmiş halk sınıfının
Hak ve özgürlüklerine bizzat sahip çıkmalıdır. Demokraside her şey denetim altındadır. İdarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir. İdarece
Kanuni dayanağı olmayan hiçbir eylem ve harcama yapılamaz. Yönetenlerin
Yetkileri ne kadar sınırlanmışsa demokrasi o kadar GÜÇLÜDÜR.
Tabii ki demokrasi, toplumun ekonomik gelişme düzeyine bağlıdır, milyonlarca
İnsanın işsiz olduğu çalışanların çoğunun hele Suriyeli vatandaşlar geldikten
Sonra asgari ücretin altında talim eden ülkemizde demokrasi olmaz.
Devlette bile taşeronlara çalışan işçinin hiç biri sendikalı, örgütlü değil.
Toplumun hiçbir alanında örgütlenme yok. Örgütsüz halk sınıfının, bu biçimiyle
Hak ve özgürlüklerine sahip çıkarak devlet yönetimine ağırlıklarını koymak
mümkün değil. Sosyal devlet demokrasinin teminatıdır. Sosyal devlette yeni
gelişmiş ülkelerde yöneticilerin karşısında vazgeçilmez hak ve özgürlüklerle
donatılmış yönetici ve yönetilenler vardır. Yönetilenlerin nicelik ve nitelik
bakımından sürekli genişleyen bu kak ve özgürlükleri demokrasi kavramında da
değişmelere yol açmıştır. Daha önce yapılan 12 Mart ve 12 Eylül de insanları,
kurumları hırpalayıp kişiliksizleştirmeyi, onursuzlaştırmayı yapmaya çalıştılar
ama, sonradan bunun zararlarını yapanlar, bütün toplum görüyor.
Hiç kimse unutmasın ki birbirimizi sevmek zorunda değiliz ama KABUL ETMEK ZORUNDAYIZ. Kin ve nefret insani bir duygu değildir, herkese
ZARAR VERİR. Çünkü başka TÜRKİYE YOK…