Yazımızın başlığı bu hafta budur. “ Devletin varlığı ve bağımsızlığı” Nereden çıktı bu başlık demeyin. Anayasamızın 103 maddesinde yazılı bulunan Cumhurbaşkanlığı andının ilk cümlesi budur. Devletin varlığı ve bağımsızlığı ilk ve vazgeçilmez bir şarttır. AKP hükümeti 2002 den bu yana izlediği eğitim bütçe ve güvenlik politikaları ile bilimsel olarak “ Devletin varlığı ve bağımsızlığı” nı sağlama ilkelerine aykırı düşen politikalar yumağıdır. Her geçen gün bu politikalar yumağı artarak devam etmektedir. Bu iddiamızı hükümet programına ve liselerde orta öğretide Türbanın serbest bırakılmasına dayandırmaktayız. Hükümet programında yer alan şu cümleye bir bakalım. 
“12 yıllık AK Parti iktidarının tecrübesi kısa sürede kapsamlı bir program haline getirilmiş, yeni hedefler ortaya konularak 2. atılım döneminin yol haritası çıkarılmıştır.”
      
İşte Hükümet programındaki bu cümle her şeyi apaçık açıklamaktadır. Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. Daha önceki hükümetlerin izledikleri özellikle, Anayasaya ve Atatürk ilkelerine aykırı yanlış politikalar için hiçbir eleştiri yok. Eleştiri olmayınca da eski hükümetlerin yanılışlarını nasıl düzeltileceğine dair bir program kırıntısına rastlamıyoruz.  Öyle olunca da acı acı düşünüyoruz. Çünkü. Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. 14 Mayıs 1950 tarihinden bu yana gelip geçen bütün Hükümetlerin iki ana temel konuda Anayasaya Atatürk ilkelerine bilime ve hatta Yüce dinimize uymayan uygulamaları vardır.  
1.      Atatürk tarafından direktif olarak bize verilen her türlü ekonomi teorilerinin ilk şart olarak gördüğü DENK bütçeden uzaklaşılmış ve 12 yılda 345 Milyar Türk milletinden kanun zoru ile gasp edilmiştir.
2.      Laik eğitimden sistematik olarak adım adım uzaklaşılmış Cumhuriyetin istediği fikri hür irfanı hür vicdanı hür gençliğin yetiştirilmesi sekteye uğratılmıştır.
Hükümet programında bu iki ana yanlıştan bahsedilmemiş ve dolayısıyla bu iki yanlışın meydana getirdiği Zaralardan Türk milletinin nasıl kurtarılacağı konusu Hükümet programında yer almamıştır.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi “ Avrupa Birliği'ne tam üyelik süreci en önemli hedeflerden biri olarak durmaktadır." Denilmek sureti ile bağımsızlığımızın titizlikle korunacağı konusunda Türk milletine hiç bir güvence verilmemiştir.
Bu iki temel yanlışın uygulandığı bir ülkede yine bir Anayasa maddemiz olan “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” uygulanamaz.
TBMM bu gidişe el koyarak. Hükümeti düşürmeli yerine milli koalisyon hükümeti kurulmalıdır. Türkiye’nin Ortadoğu bataklığından tek çıkış yolu budur.   Geçen yazımızın sonunda aynen şöyle yazmıştık. “Hükümeti ve gelecekte Türk milletinin yaşayacağı ortamı böyle anlayan ve hangi ilkelerden yola çıktığı hangi ilkelere göre yoluna devam edeceği belli olmayan bir hükümet programı ile bir yere varılamaz.”      
       
Bu gün değişen çok şey vardır. Türban ilkokullara kadar indirilmiştir. Bu uygulama ile laik Cumhuriyetin temeline dinamit konulmaktadır. Bütün Türk Milleti Turban takınmakta birleştirilemez. O nedenle ilk orta ve liselerde Turban takılması Türk milletini birleştirecek bir uygulama değildir. Anayasamızın 24 maddesinin son fıkrasına aykırı olduğuna asla şüphe yoktur. Türk bayrağı ancak Türk milletini birleştirebilir. Devlet yönetimi ve ulusların geleceği konusuna az çok kafa yoran kimselere göre “devletin varlığı ve bağımsızlığı” tehlikeli dönemeçlerdedir.