Her ayrılış bir dönüşü de beraberinde getirir.

   Dönmek, geride bıraktığını bıraktığın gibi bulmamayı da kabullenmeyi gerektirir.

   Gazetede yazmaya ne zaman başladım, ne zaman bıraktım, şimdi nasıl oldu da yeniden yazmaya karar verdim bilemiyorum.

   Fakat beni gazetede yazmaya iten birçok sebebin de olduğunun farkındayım.

   Gündemin son sürat akıp giden temposuna yetişemeyeceğimi de, sokak ortasında öldürülen kadınların, çocukların, “erkeklerin” her birinin isimlerini anacak kadar vaktimin de, satırımın da olmayacağını da pekâlâ biliyorum. Ama yine de, insan bir söz söylemek istiyor, birçok kişi susmaya karar vermek üzereyken onları da yanına katmak istiyor.

   Ne de çok şey istiyor aslında insan!

   Gazeteden Aralık sonunda ayrılmış, ondan sonra da yalnızca tek bir yazı yayımlatmıştım. Bu yüzden ne çok konu hakkında söyleyecek sözün birikmiş olduğuna bakıyorum. Not defterlerine, karalanmış satırlara, cep telefonunun not bölümüne, her yere bakıyorum. Hiçbirini anlatamamışım. Yazmışım da, yetmemiş. İçimin sancısını susturmuşum yalnızca.

   Son derece kötü bir yaz mevsimi geçirirken, yazmanın iyileştirici gücüne sığınmışım.

   Ne de iyi etmişim aslında!

Bir biçimde ses aramışım kendime, olaylara, durumlara, tarihlere. Belki bulmuşum, belki bulamamışım. Ama hep şuna inanmışım: Susmak çoğu zaman hiçbir şeye iyi gelmiyor, susmak şimdilerde sadece sindirilmiş olmayı kabul etmek kapısına çıkıyor. Öyle algılanıyor. Oysa susmak yerine vicdanımıza en dönük halimizle konuşmak, konuşmak ve konuşmak zorundayız bir açıdan.

   O yüzden işte, dönmek gerekiyor bazen.

   İçine çekilip kaybolduğun sessizliği yırtmak gerekiyor.

   Vicdanını zımparalamışlara karşı göğsünü germek gerekiyor.

   Yaşamak, gerçekten yaşamak, gereklilikleri de beraberinde getiriyor. Bilhassa şu günlerde. Bütünüyle konuşmak gerekiyor, vicdanla. Vicdana dönük olarak.

   Yaşamak, bunu da gerektiriyor çünkü.

   Çünkü not alınmış sözcükler, cümleler bir yerden sonra bütünlüklü ya da parçalı metinlere dönüşmeyi hak ediyor.

   Bu dönüşümü gerçekleştirmek üzere dönüyorum ben de!

   Bütün o acılara bakıp birlikte ağlamak için, birlikte dövünmek, birlikte UNUTMAMAK için!

   Tabii ara sıra tıpkı düğün ve cenazenin yan yana olması gibi, müthiş eğlenceli yazılar da olacak. İçimden akıp giden. Filmler, kitaplar, albümler, diziler de olacak.

   Unutulmaması için parmağa dolanmış bir ip olacak yazılanlar.

   Sokak ortasında öldürülen birinin haberinin peşinden gelen, penguen belgeseli gibi olacak. Üstünü örtmek için kullanılan belgeseller gibi değil.

   Çünkü bir yerden sonra acıyı kaldıracak, sindirecek, yaşayacak yerimiz kalmayacak.

   Soluk almak gerekecek.

   Bu yüzden eğlenceye de döneceğiz yüzümüzü, bazen.

   Anlaşalım şimdiden.