Son günlerde faizler çok yükseldi. Bankalar, Türk Lirası kredilere yüzde 40 faiz talep ediyor. Bu kadar yüksek maliyetli kredileri kullanmak akıl karı değil. Zira, ortalama kar hadleri yüzde 20'leri geçmiyor. Kredi piyasası son derece durgun seyrediyor.
Soru, faizler düşer mi, noktasında kilitleniyor?
Faiz, sermayenin getirisidir. Serbest piyasa ekonomisinde , piyasa faizini Sermaye arz ve talebi tayin ediyor. Sermaye arzının gerisinde "ödünç verilebilir fonlar" var. Talebin gerisinde ise "kredi talebi" var.
Ödünç verilebilir fonları "halkın tasarrufları" belirliyor. Bankalardaki mevduat ile bankaların toplam kredileri fon arz ve talebin ilişkin en önemli gösterge olarak kullanılıyor. BDDK raporlarına göre; Türk Bankalarındaki toplam mevduat 2 trilyon lirayı biraz aşmış durumda. Bankaların verdiği krediler ise 2,4 trilyon lira civarında. Yani, sermaye talebi, sermaye arzını aşıyor.
Ödünç verilebilir fonlardan daha çok sermaye talebi olduğuna göre, hiç kimse faizlerin düşeceğini beklemesin. Faizlerin düşmesi için, ülkenin büyük oranda tasarruf etmesi şart. Dışarıdan yabancı tasarrufların girişi, alternatif olabilir. Yabancılar, yüksek faizi tercih ederler. Bunun için "sermaye güvenlik" koşullarının oluşması gerekiyor.
Faizleri düşürmeyecek olan diğer bir etken ise "para ikamesi" sorunudur. Bankalardaki döviz mevduatın, toplam mevduata oranı yüzde 30 ları geçtiği zaman, ülke "para ikamesi" sorununa yakalanıyor. Eylül 2018 Ayı itibariyle, toplam mevduatın yarısından biraz fazlası "döviz" olarak tutuluyor. Bu durum, ülkenin ağır ölçüde "para ikamesine" yakalandığını gösteriyor.
Hükümet, meselenin farkında. TL mevduata düşük vergi uyguluyor. Döviz mevduata yüksek vergi uyguluyor. İdari tedbirler de var. Ekonomide "idari tedbirlerin" iş görmeyeceğini çok geçmeden anlayacaklar.
Sorunun çözümü bellidir. Uzunca süre TL mevduat getirisi, döviz getirisinden yüksek tutulmadığı taktirde, para ikamesinden kurtulmak mümkün değildir.
Mevduat neden "döviz olarak" tutuluyor sorusunun gerisinde enflasyon var. Vatandaş, haklı olarak "satın alma gücünü" korumak istiyor. Bu amaçla, tasarrufunu döviz ya da altın olarak tutuyor.
Türk Lirasına geçebilmesi için, mevduatın getirisi enflasyonun üzerinde olması şart. Şu anda enflasyon yüzde 24,22 civarında seyrediyor. Ana para ve getiri enflasyon oranında eridiği için, en az yüzde 25 civarında mevduata faiz verilmez ise, vatandaşın dövizini bozdurup TL mevduata geçmesini kimse beklemesin.
Vatandaş, fiili enflasyona bakar. Beklenen enflasyona itibar etmez. Zira, MB'nin "enflasyon konusundaki ön görüleri" hiç tutmadı. Yaşanan enflasyon yüksek seyrediyor. Beklenen enflasyonun düşük olacağının açıklanması, faizlerin düşmesine olanak tanımıyor.
Toplam krediler/Toplam mevduat formülünün sonucu bire yaklaşana kadar, faizler yüksek seyredecek. Ufukta, böyle bir sonucun gerçekleşeceğine dair emare görünmüyor.