İnsanlar, gelir elde edici ekonomik faaliyette bulunmak zorundadır. İnsanı efendi yapan geliridir. Gelirinden daha az tüketenin efendiliği katlanır. Gelirinden çok tüketen ise perişan olur. Bu kural, insanları tasarruf etmeye zorluyor.

Herkes az ya da çok gelirinden tasarruf eder. Tasarruflar yatırıma gider ve sermaye oluşur. Aracı birey olabilir, işletme olabilir, bankalar olabilir, sermaye piyasası olabilir.

Sermayede artış yaratmayan, ekonomik faaliyete yatırım denilmez. Mevcudun alım-satımı yatırım anlamı taşımaz. Sermaye potansiyelinde artış sağlamayan yatırımlara, plasman denilir.

Günümüzün sorunu insana yatırımdan kaynaklanıyor. Emeğin veriminde artış sağlayan her türlü harcama, insana yatırım olarak anlam taşır. İnsana yatırım eğitim ile gerçekleşiyor. Ancak her türlü eğitim insana yatırım olarak sonuç vermez. Sonuç verebilmesi için, insana verilen eğitimin, harcanan paradan daha çok getiri sağlaması gerekir.

Son yıllarda, eğitim harcamaları çok arttı. Her ile üniversite açıldı. Ancak harcanan paralar boşa gidiyor. Zira, eğitim sistemimiz diplomalı işsizler üretiyor. Tüm yatırımlarda olduğu gibi, harcanan bedeli karşılamayan yatırımlar israf ile sonuçlanır. İsrafı, kişi, aile ve toplum öder.

İnsanoğlu BİLGİ TOPLUMUNA evrimleşiyor. Bilgiye ulaşmak her zamankinden daha kolay. Sorun, bilginin üretime aktarılmasından kaynaklanıyor. Bilginin üretime aktarılması, yeteneklerin öne çıkarılmasıyla mümkün. Eğitim sisteminin önemi, yetenekleri tespit edip, topluma kazandırmaktan geçiyor.

Danimarka eğitimin önemini kavramış idi. Doktora yapanlara çifte maaş veriyor. Vergi muafiyeti tanıyor. Doktora yapmayı teşvik ediyordu. Bir süre sonra, doktora yapanların sayısında astronomik artış sağlandı. Fakat elde edilen buluşlar ve verimli teknolojilerin kullanımına ilişkin istatistik sonuçlar azalma sürecine girdi. Meselenin özü anlaşıldı. Yetenek, doğuştan sınırlı geliyor. Eğitim dahi, istenen sonucu vermiyor.

Yapılması gerken bellidir. Eğitim sistemimiz YETENEĞİ ortaya çıkarmalı ve katma değeri yüksek üretime katkı sağlayıcı, eğitim sistemine geçmelidir.

Geçtiğimiz günlerde, bir Türk Genci, geliştirdiği yazılımı (algoritmayı) 1,5 milyar dolara yurt dışına sattı. Ülkemiz dünya fındığının yüzde 75 ini üretiyor. Fındık satışından 1,5 milyar dolar geliri zor elde ediyor. Tek bir genç, yazdığı yazılım sayesinde 1,5 milyar doları ülkeye kazandırıyor. Bu kazanımın gerisinde, teknoloji eğitimi var. Ezberci eğitim ile yazılım yapılamıyor.

İha ve Sihaları üreten Selçuk Bayraktar, Türkün adını dünyaya duyurdu. Sömürgecilerin ''Türk yapamaz'' şeklinde özetlenebilen ''Eğitilmiş Çaresizlik'' sendromunu kırdı.

Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar 'a İngiliz gazeteci ''Arap mısın'' diye soruyor. Hayır cevabı karşısında ''Kürt müsün'' diye soruyor. Aziz Sancar ''Türk oğlu Türküm'' diyor.

Son günlerde yaşadığımız pandemiye karşı aşıyı, Almanyaya çalışmaya giden Türk ailenin çocukları buldu. 1936 da Çine aşı gönderen Türkiye, Covit 19 aşısını Çinden ithal ediyor.

İnsana yatırımın önemi, bir kere daha, çok iyi anlaşılıyor.