Bizim Nato'ya girmemize Stalin sebep oldu. Stalin'in yayılmacı politikaları karşısında Cumhuriyet Batı'ya yanaşmaya mecbur kaldı. Nato'ya girmek için bizden talep edilen şartları eksiksiz yerine getirdik. Kore'ye asker gönderdik. Gelişmiş Batı ekonomilerinin pazarı olmayı dahi kabul ettik.
Nato üyeliğimiz sırasında antlaşma koşullarına tam olarak uyum gösterdik. Bize bir sekreterlik dahi vermediler. Daima kapı dışından bakar olduk. Nato'nun ne kadar eski moda silahları var ise bize bir şekilde kakalandı.
1965 yılında Kıbrıs'a uçak ile haklı olarak yaptığımız müdahale Nato'nun baş müttefiki Amerika tarafından kınandı. Ünlü Johnson mektubuna muhatap olduk. Bu mektup Türkiye'nin gözünü açtı.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı "silah ambargosu" ile karşılaşmamıza neden oldu. Müttefiklerimiz parasını verdiğimiz silahı dahi teslim etmediler.
1984 yılında Nato'dan aldığımız tankları PKK'ya karşı kullandık. Bunun üzerine Alman Dış İşleri Bakanı Genscher "benim sana verdiğim tankları PKK'ya karşı kullanamasın" diyerek Türkiye'yi ikaz etti.
Sonunda anladık ki, Natoya güvenemeyiz ve başımızın çaresine bakmak zorundayız. Silah sanayine önem verdik. Tank, top, heron, füze imal ettik. Silah ihracatçısı ülkeler arasına girdik. Şimdi kendi ürettiğimiz silahları kullanıyoruz.
1990 yılında Rusya'nın yayılmacı politikası sonlandı. Keşke o yıllarda Nato'dan vaz geçseydik. Geçemedik. Çünkü en büyük engel Nato istihbaratına bağımlı olmamız idi.
Fakat PKK ile yapılan mücadelede Nato ülkeleri bize yardımcı olmadılar. Kuzey Irak'da teröristleri sıcak takip yaparken Amerika Dış İşleri Bakanı "benim egemenlik alanıma giremezsin" diyerek harekatı önledi. Nato Müttefiklerimiz teröristleri kolluyor ve ülkelerinde barınmalarına göz yumuyor.
En acısı ve kötüsü Suriye olaylarında ortaya çıktı. PKK teröristlerinin Suriye kolu PYD Amerika tarafından aleni olarak korunuyor. Amerika PYD'ye silah veriyor. İstihbarat sağlıyor.
Vatandaş "bu ne biçim müttefik" diye soruyor? Terörist bir örgüte bizi tercih eden ülkeler ile aynı çatı altında bulunmak vatandaşı tedirgin ediyor.
Askeri anlaşmalar yüzde yüz güvene dayanıyor. Güvenin kaybolduğu yerde birliktelik sonlanıyor. Başta Amerika olmak üzere vatandaş Nato'ya güvenmiyor. Ayrılık zamanı geldi. Başımızın çaresine bakmamız gerekiyor.