Roma Katolik Kilisesinin gücü, 325 yılında, İznik Konsülü ile başladı. İznik Konsülünde ''Tanrının dünyadaki vekili'' sayılan Papa, gücün zirvesine ulaşmıştı. İlk işi, ondan daha güçlü olan Romayı yıkmak olmuştur.

Romayı yıkmak kolay olmadı. Zira Roma vatandaşlık kavramı üzerine kurulmuştu. Roma vatandaşı olmak, sosyo-ekonomik ve hukuki üstünlük sağlıyor. Vatandaşlar Romayı koruyordu. Papa, ilk önce Roma vatandaşlığını yok etmekle işe başladı.

Roma devleti vergi toplayarak yaşıyordu. Vergi matrahının kuruması, ekonomik bakımdan, Romayı çökertecekti. Öyle de yaptılar, Kilise, ekonomiden daha çok pay alıyor, devlete pay kalmıyordu. Roma serveti vergilemeye başlayınca, Romalılar, vatandaş olmanın vergi mükellefi olmak anlamına geldiğini öğrenmekte gecikmediler. Vatandaşlık sistemi çöktü. Romadan kaçış başladı. Biraz parası ve iş bilgisi olan, Romayı terk ediyor, Bizansa göç ediyordu. Sermaye ve yetişmiş emek gücünü kaybeden Roma, fakirleşiyor. Daha az hasıla üretiyor. Gücünü kaybediyordu. Roma 476 yılında yıkıldı.

Roma Katolik Kilisesi için, önemli olan dindaşlar idi. Hangi milletten olursa olsun, önemli olan Kilise mensubiyetini kazanmaktı. Misyonerlik faliyetleri başladı. Misyonerler, gittikleri ülkelere Kitap götürüyor, kitap ile toprak ve para el değiştiriyordu. Kısa sürede, Kilise en güçlü ve en zengin kuruma dönüştü.

Avrupa nüfusu artıyor. Artan nüfus sorun yaratıyordu. Kilise, hırsızların ve soyguncuların kontrolden çıktığını fark etti. Onları, Doğuya yönelendirdi. Kudüsü kutsal sayıyor. Kudüse ulaşanların cennete gideceğini söylüyor. Doğu halklarının yağmalanmasına, meşruiyet kazandırıyordu. Böylece, Avrupanın hırsız ve uğursuzları Haçlı Seferlerine katılıyordu.

1095 yılında başlayan haçlı seferleri, çok kanlı geçiyordu. Anadoluyu yurt edinen Türkler, direniyor. Kan gövdeyi götürüyordu. Zor olanı ise, beslenmek idi. Haçlılar açlıktan ölüyordu. Bunun üzerine Papa ''Türkler infideldir, eti yenebilir'' fetvası verdi. Haçlılar, girdikleri Türk köylerinde yakaladıkları Tükleri çoluk-çocuk-kadın demeden koyun gibi kestiler. Pişirip yediler. Tarih, Batının yamyam yüzünü bir kere daha yaşıyordu.

Papa Gregory ''Kediler şeytandır, yok edilmelidir'' fetvası verdi. Avrupada kedi katliamı başladı. Aradan çok geçmeden fareler, şehirleri istila etti. Fareler, beraberinde, veba mikrobu taşıyordu. Avrupa nüfusunun yarıya yakını vebadan kırıldı.

Kilise gücünü göstermek için, kadınları hedef almış. Nerede aklı başında bir kadın var ise yakalıyor, cadı damgası vuruyor. Masum yüz binlerce kadını canlı canlı ateşte yakarak idam ediyordu. Amacı, halka gücünü göstermekti.

Güç sarhoşluğu o kadar ileri gitti ki, ENGİZİSYON MAHKEMELERİ icat edildi. Bir parça bilimde ileri giden yakalanıyor, demirden sobaların içine hapsediliyor, altında ateş yakılarak, idam gerçekleşiyordu.

Galileo, güneş merkezli sistemi, matematik olarak ispat edince, Papa harekete geçti. Zira, papanın kabul ettiği dünya merkezli sistem, çöpe atılacaktı. Galileo engizisyonda sorgulandı ve dünya merkezli yanlış evren anlayışını kabule zorlandı. Galileo, mahkemeden çıkıp evine giderken, içinden ''Siz ne derseniz deyin, dünya güneşin etrafında dönüyor'' diyordu.

Papanın insan oğluna ''dini kullanarak verdiği zarar'' saymakla bitmez. Nerede Kiliseye yararlı bir iş var, Papa oraya gider. İnsanlığa zarar vermesinin önemi yoktur. Şimdiki hedefinde Irak var. Papa, Irak'da kendisi gibi dini lider, Şii Ayetullah Ali el Sistaniyi ziyaret ediyor. Ortadoğu için alarm zilleri çalıyor.