Sümerden kalma tabletler okunduktan sonra, tarih konusunda ileri sürülen tezler tamamen değişti. Bilhassa, semavi dinler konusundaki yazılanların, aslında Sümer Hikayelerinin intihalinden başka bir ey olmadığı anlaşıldı. Ademin yaratılışı, Habil-Kabil Hikayesi, Nuh Tufanı Sümer kayıtlarında mevcut. Ve Tevrattan 700 yıl öncesine ait. Belli ki Tevratı yazanlar, Sümer hikayelerini intihal etmişler. Daha sonra gelen semavi dinler de, Tevrattan kopya etmişler. 

Beni en çok etkileyen iki konuyu sizler ile paylaşmak istedim.

1. Kabil, kardeşi Habili öldürüyor. Nedeni, din kitaplarında yazıldığı gibi değil. Büyük bir kuraklık oluyor. Kabilin sürüleri, su içmek için Habilin tarlasını sulayan kanala su içmeye gidiyor. Hayvanlar tarlaya zarar veriyor. Çoban-yerleşik menfaat zıtlaşmasının sonuçlarını her dönem insanlık yaşamıştır. Doğruluk payı taşıyor. Aralarında çıkan kavgada, Kabil Habili öldürüyor. 

Sümerde ceza yasaları var. Adalet düzeni işliyor. Kabil yargılanıyor. Yargılama sonunda; Kabil'in sürgüne gönderilme kararı çıkıyor. Mahkeme ayrıca, Kabil soyunun belli olması için SAKALSIZ bırakılmasına karar veriyor. Bu durumu Tevrat, Kabile işaret kondu diye yazıyor. Tevrat, işaretin ne olduğunu söylemiyor. Tabletler ise, açıkça, sakalsız olmalarına hükmedildiğini yazıyor. Tanrılar, sakalsız kalmalarına ilişkin kuralı Kabile uyguluyor.

Tabletlere göre; Kabil ve aşireti, gök sandallarına bindiriliyor ve Doğuya sürgüne gönderiliyor. Buradaki Doğu tabiri, Mezopotamya esasa alındığı zaman, ÇİN ülkesini işaret ediyor. Bu gün Çinlilere baktığımız zaman, SAKALSIZ (KÖSE) olduklarını görüyoruz. Tabletlere göre tanrılar, Mahkeme kararına ilişkin sakalsız olmayı, Kabilin genetik koduna işlemişler. Bu sayede, işaret günümüze kadar gelmiş. Çinlilerin sakalsız olması, Sümer tabletlerinin doğruluğuna delil teşkil ediyor.

2. Sümerlilerin Lisanı Türkçeye benziyor. 600 civarında bu gün kullandığımız kelimler, Sümer lisanında mevcut. Sıradan insanların 300 kelime ile konuştuğu düşünülür ise, Türkçe ile özdeşliği daha iyi anlaşılıyor. Sümerlilerin TURANİ bir millet oldukları konsunda Batı tarihçileri hem fikir. 

Tabletlere göre; gökten inen Sümer Tanrıları aralarında savaşa tutuşuyor. Tanrılar, insanları silahlandırıyor. Savaş başlıyor. Tarife göre Savaş, bu günkü SİNA çölünde yapılıyor. Kaybeden taraftaki tanrı, dehşet silahını kullanıyor. Savaşın yapıldığı yer olan Sina çöle dönüşüyor. Sina Çölünde yapılan araştırmalar, buralarda nükleer bir silahın kullanılmış olabileceğine dair bulguları ortaya çıkardı.

Hesap edilmeyen bir durum meydana geliyor. Dünyanın dönüş yönüne göre radyasyon Doğuya doğru ilerliyor. Bu durumu fark eden Tanrı Enki, gök sandalı ile Sümer ülkesine gidiyor. Halka, kaçmalarını emrediyor. Sümer Halkı Doğuya kaçıyor. Zira, Batısında radyasyon var.

Bana göre, Doğuya kaçan Sümer Halkı, biz Türklerin Atalarını oluşturuyor. Zira, lisanımız aynı. Sümer Medeniyetinde Astronomi çok gelişmiş. Bilgiler Türklere intikal ediyor. Türkler 21 Aralıktaki en uzun gecenin bitmesini bayram olarak kutluyor. 21 Martı yeni gün bayramı olarak kutluyor. 

Bayram olarak kutlamanın gerisinde, astronomik oluşumları gelecek kuşaklara nakletmek var. Ayrıca, Türkler Gök Tanrıya inanıyor. Gök Tanrı Anu adıyla Sümerlilerin en büyük tanrısı idi. Lisan birliği, din ve bayramlar ile Sümer halkının doğuya göç etmiş olması, Türklerin, Sümerlilerin devamı olduğunu gösteriyor.