Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun imzalayarak TBMM ne sunduğu ve TBMM nin kabul buyurduğu Teskere işte budur. "Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hâsıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 4.10.2014 tarihinden itibaren bir yıl süreyle izin verilmesini Anayasanın 92. maddesi uyarınca arz ederim. Başbakan Ahmet Davutoğlu”
Bu tezkerenin hazırlanması ve sunulması tam bir aymazlık ve bir Anayasa ve hukuk hiçe sayma olayıdır.
Anayasamızın başlangıç bölümünde “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi yer alır. Anayasamız özü itibari ile Atatürk ilkeleri dediğimiz milli ilkelerimiz esasına dayanır. Atatürk ilkeleri nedir? Nereden gelmiştir. Anayasamıza nasıl girmiştir. Hep bildiğiniz hikâyedir. Bir daha bu büyük milletin başına SEVR felaket gelmesin diye konulan ilkelerdir. CHP nin 6 okunun her biri ayrı ayrı bu ilkeleri simgeler. Kimseye siyaset dersi vermek için bunları yazmıyoruz. Uyarmak için yazıyoruz. Ey Türk siyasetçileri siz bu ilkelere bağlı olarak siyaset yapmak zorundasınız. Aksi hal sizi vatan hainliğine kadar çeşitli derecelerde itham altında bırakır.
Bu ilkeler TBMM’de 1937 de görüşülmüş ve Anayasamıza eklenmiştir.  TBMM Anayasa Encümenin ( Komisyonu) gerekçesini okuyalım: “ Halen yürüklükte bulunan Anayasamızın esas hükümlerini gösteren birinci maddesinde Türkiye devletinin bir Cumhuriyet olduğu yazılı bulunması ile Türkiye devletinin yalnız şekli gösterilmiş olup Esas Teşkilat( Anayasa) kanununda yeni Türk devletinin şekli ile ( Burada geçen yeni Türk devletinin şekli ile bu gün AKP tarafından kullanılan Yeni Türkiye’nin hiç bir ilgisi yoktur.) beraber doğuş biçiminin ve kuruluşunda hakim olan bu uygulama alanında şimdiye kadar gelişen ülkelerin yer tutması gerekmekte olup bunun için milli birliği sarsacak beynelmilel cereyanların memlekette yer bulmaması ve yurttaşlar arasında sınıf farklarının kaldırılması ve yurt dâhilinde her bakımdan alınacak sınıf tedbir ve atılacak hamlelerde eski zihniyet ve ananelere ve bu ananelerin icaplarına bağlı kalınmayarak yalnız zamanın ihtiyaçları ve zaruretlerini ve yurdun yükselmesini düşünerek hareket olunması ve memleketin büyük çıkarlarının istilzam ettiği( İlgilendirdiği) teşebbüslerin devlet eline alınabilmesi gibi biri diğerini tamamlayan ve hayat bakımından yekdiğerinden ayrılamayacak özelliklerin esas hüküm olarak teşkilat-i Esasiye( Anayasa) kanununa yazılması gerekli görülmüştür.” (1)
Bu gerekçe tarihten bir yapraktır. Atatürk veya Milli ilkelerimiz neden Anayasamıza yazılmıştır ve bütün milletvekilleri bu ilkelere bağlı kalacağın diye yemin ederler. Grekçede var             “ Beynelmilel cereyanların memlekette yer bulmaması” işte geldik puf noktasına. Peki, bu ilkelerimizi kim niçin çiğner. Dâhili ve harici bedhahlar çiğner. Bu ilkelerin üç temel uygulaması vardır
1-     Denk bütçe: Sınıf farlarını ortadan kaldırır memleketin fakirleştirilmesini önler.
2-      Laik eğitim: Fikri hür irfanı hür vicdanı hür nesiller yetiştirerek beynelmilel cereyanların Türkiye’mize girmesini yerleşmesini önler.
3-     Devletçi ekonomi: Memleketin büyük çıkarlarının istilzam ettiği(ilgilendirdiği) teşebbüslerin devlet eline alınabilmesi ve bunların çağdaş bilim verileri ile kullanılarak çağdaş üretime ve çağdaş refaha ulaşılmasının bir zorunlu aracıdır.
. 14 Mayıs 1950 tarihinden sonra gelen tüm iktidarlar bu ilkeleri uygulayacaklarına harici bedhahların Türkiye’mize girmek ve parçalayarak yok etmek için gerekli ilkeleri uyguladılar. Açık bütçeler yaparak paramızı 2.400.000 defa ezdirdiler. Laik eğitimden uzaklaşarak “fikri hür vicdani hür nesiller yetiştirmeyi engellediler ve Türk milletini savunmasız bıraktılar. Devletçi ekonomiyi yok ederek “ memleketin büyük çıkarlarını düşmanlarımıza teslim ettiler.
İşte bu tezkere “ Durmak yok yola devam tezkeresidir. “Yüce Allah Türk milletini Suriye ve Irak çöllerine sürerek Haçlıların 1071 den bu yana aralıksız olarak uyguladıkları Türk milletini yok etmek planına gaflet ve dalaletle ortak olanları yok etsin.”
 Beddua etmekten başka bir şey yapmadığım için kahroldum.
(1)   Aytekin Ertuğrul: İşin Özü. Selvi yayınları 1994. S47