Batı denildiği zaman, öncelikle Avrupa ülkeleri anlaşılıyor. İkinci dünya savaşından sonra, sermaye egemenliğine bağlı olarak ABD bu bloka dahil oldu. Sermaye entegrasyonunun kökü, City of London merkezinde bulunuyor. City of London, Londranın merkezinde ufak bir yer, orada Kraliçenin yasaları geçmiyor.

Batı ülkeleri tarihin hiç bir döneminde, MEDENİYET yaratamadı. Daha önceden yaratılmış Grek ve Roma Medeniyetlerini kendine temel aldılar. Sümer Tabletleri okunduğu zaman, Mısır, Grek ve Roma Medeniyetinin kökeninin Sümerden kopya edildiği anlaşıldı.

Sümerlilerin, Turani bir millet olduğunun ispat edilmesi, Batıda ŞOK ETKİSİ yarattı. Şok halen devam ediyor. Zira, Turani diye tanımlanan millet, Türklerden başkası değildi. Övdükleri ve taklit etmeye çalıştıkları Medeniyetin, Türklere ait olduğunu kabul edemediler. Önce üstünü örtmeye çalıştılar. Başarılı olamadılar.

Her ne kadar, Hukuk-Politika-Din ve Sosyal Yaşam biçimi, Sümere dayanıyorsa da, Batı kendine özgü uluslararası sosyo- ekonomik politikalar uyguluyor. Bu uygulamanın gerisinde ekonomi yatıyor. Sermaye birikim teorisinin etkisinden Batı kendini kurtaramadı. Sermaye birikim teorisi ise VAHŞİ KAPİTALİZMİN uygulanmasına izin veriyor. Zira, sermaye birikimi olmadan, gelişme ve ilerleme mümkün olamıyor.

Ne pahasına olursa olsun Sermaye Biriktirmek, Batının amacına dönüştü. Böyle bir amaç, Medeniyet ile bağdaşmıyor. Zira, başka ülkelerde yaratılmış katma değerler, üreten halkların elinden alınıyor. Yöntem o kadar aşikar hale geldi ki, sömürüyü medeniyet diye insanlara yutturmak mümkün olamıyor.

1. Fransa, Afrikadaki sömürgecilik faaliyetine başladığı zaman, Fransız entelektüeli karşı çıkmıştı. Yöneticiler ise ''Biz Fransız Medeniyetini, geri kalmış ülkelere götürüyoruz'' diye onlara sesleniyor ve ikna ediyordu. 1960 yılında Dünya Ortak Aklının oluştuğu Birleşmiş Milletlerin '''Sömürgelere siyasal özgürlük'' tanıması, sömürüyü önlemeye yetmedi.

2. Avrupa Birliğinin Amacı ''ekonomik entegrasyon'' yaratarak, mal ve sermaye piyasası kanalından, birlik dışındaki ülkelerin ekonomik artıklarını ellerinden almak idi. Kısmen başarılı oldular. Ancak, İngiltere, sömürgelerinden elde ettiği gelirleri AB ile paylaşamadı. Birlikten ayrılıyor.

3. Ciy of London merkezli Kapitalizm, para ve sermaye piyasaları kanalından, ülkelerin canına okuyor. Batı ekonomilerinde faizler negatif olmasına rağmen, Batı Bloku dışında kalan ülkelerde reel faizler pozitif seyrediyor. Faizleri pozitif kılmak amacıyla CDS diye bir kavram geliştirdiler. Risk primlerini içeriyor. Ancak uygulama kabiliyeti yok. Geri kalmış ülkelere verdikleri borçların faizlerini yükseltmek amacıyla kullanılıyor.

4. Batı uluslararası hiç bir sorunu çözmüyor. Aksine ''kontrollü Kargaşa'' yaratıyor. Kontrollü kargaşanın gerisinde, silah satmak var. Batı ''silah taciridir'' ve demiri, altından pahalıya satıyor. Silah tacirleri asla barış istemez. Barış istemeyenler MEDENİYET yaratamazlar.

5. Kontrollü kargaşa siyaseti, ekonomik açıdan Batının işine geliyor. Zira, kargaşa dönemlerinde, uluslararası riskler artıyor. Artan riskler yüzünden ülkeler daha çok REZERV PARA tutmak zorunda kalıyor. Kağıt para niteliğindeki Dolar, Euro-Sterlin sayesinde Batı, haksız para kazanıyor. Haksızlığı gidermek amacıyla ''Senyoraj Hakkı'' kavramı icat ettiler. Senyor dahi, tebasının bu derecede sömürülmesine gönlü razı olmaz. Batı dışında kalan ülkelerin, iki yakası bir araya gelemiyor.

6. Medeniyet denildiği zaman insanlar arasında EŞİTLİK ilkesi temel alınır. Batı, kendi bloku insanları ile blok dışında kalan ülke insanlarını ayırıyor. ''İnsan hakları'' denildiği zaman Batı için ''bloka dahil olan insanlar'' anlaşılıyor. Batı dışında kalan insanlara, ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyor.

Daha fazlası var. Yukarıda saydığım unsurların tek bir tanesi dahi mevcut olduğu taktirde, Medeniyetten söz edilemez. Batı Medeniyeti diye ifade edilen kavram, söylemden ibarettir. Nitekim Batı, sınırlarını kapattı. Kendi içinde yaşayan insanlara karşı medeni, dışarıda kalanlara karşı medeniyetten uzak yaşıyor.