Birey dinsiz olabilir. İnsanlardan oluşan toplum ise dinsiz olamıyor. Her toplumun kendine göre inanç sistemi var. Ortak inanç sistemi sayesinde, toplumlar siyasal yapı kazanıyor. Bu nedenle din sosyolojinin konusuna giriyor.
Hindistana gidenler görür. İnekler sokaklarda dolaşır. Kimse onlara dokunmaz. Hindistanlı ineği kutsuyor. Maymunları kutsayanlar dahi var. Kutsala karşı geleni, toplum cezalandırıyor.
Din konusunda, Sosyolojinin koyduğu birinci şart olarak karşımıza "kutsama" çıkıyor. Her dinin mutlaka kutsal öznesi var. Antik dinlerde "putlar" ve putların konulduğu mekanlar kutsalı temsil ediyordu. Putların konulduğu yerlere tapınaklar yapılıyordu.
Tapınak yapılınca birileri tapınağa göz kulak olmak zorundaydı. Bir süre sonra tapınaktakiler, meseleneni sosyo-ekonomik yönünü fark ettiler. Kişilere kutsallık atfederek ekonomik çıkar elde etmeye başladılar. Din adamları olarak tanımlanan "Rahipler" ortaya çıktı.
Rahipler ekonomik çıkarı kötüye kullandılar. Antik Mısır'da, toplumun yarısı rahip oldu. Diğer yarı çalışıyor, Rahiplere bakıyordu. Güçlerini kaybetmemek için Rahipler, siyasl otoriteyi de etkilediler. Frevunlar dahi Rahiplerden korkar oldu.
Tarihte, kutsal mekan ve kutsal kişiye, ilk karşı çıkan İskenderiyeli Papaz Arius olmuştur.
Arius "Tanrının oğula ihtiyacı yoktur. Canlı ve cansız valıktan Tanrı olamaz. İnsan eliyle yapılmış nesneye kutsallık atfedilemez" diyordu.
Arius " insana kutsallık tanınır ise, ekonomik ve siyasal çıkar amacıyla bu güç kötüye kullanılır" diyordu. "Mekana kutsallık tanınır ise, putperest inanca geri dönülür" diyordu.
Papaz Arius, 325 yılında İznik Konsülüne çağrıldı. Konsül'de iddialarında ısrar etti. Kabul edilmedi ve fikirlerinden dolayı idama mahkum edildi. Zira, sosyolojinin "dinde kutsal kişi ve mekan bulunması gerekir" kuralına karşı konulamazdı.
Arius'un idamından, 3 asır sonra Kur'an iniyor. Kur'an "sadece Allaha iman edileceğini" ifade ediyor. Kur'ana göre "kutsal insan ve kutsal mekan" yok.
Kur'an 612 yılında inmeye başlıyor. Aradan 1400 yıl geçiyor. Kur'anın emirleri unutuluyor. Sosyolojinin "kutsama" kuralı İslamiyete giriyor. Kutsal mekanlar ve kutsal kişilerden geçilmiyor.
Çünkü "kutsiyet kullanılarak" sosyo-ekonomik güç kazanılıyor. Siyasette başarı elde ediliyor.