Hukuk müeyyidesi olan kurallar bütünüdür. Toplum düzenini sağlamayı amaç edinir. Toplumun gelişmesine ve ilerlemesine aykırı olamaz. Toplum sürekli ilerliyor. Gelişen topluma uymayan hukuk kuralları uygulama kabiliyetini kaybediyor. Tıpkı büyüyen ve gelişen bir gencin giydiği elbise gibi. Türkiye ilerliyor. Efendilerin kendi çıkarları için kurduğu hukuk düzeni, gelişen ve büyüyen Türkiyeye uymuyor. Ülke, hukuk konusunda reform bekliyor. 

-En modern yasalar yapılmış olsa dahi, önemli olan uygulamadır. Yasaların uygulanmasında eşitlik ilkesinin bozulması, halkın idareye olan güvenini sarsıyor. İdari yargı sistemlerinin bulunduğu ülkelerde, yasalar karşısında eşitlik kuralı işlemiyor. Adalete olan inanç kayboluyor. Nitekim, büyük çaplı yatırım yapanlar, Londra Mahkemelerini yetkili kılıyor. Türkiye bir an önce, idari yargı uygulamasından vaz geçmesi ve yargıda teklik sistemine geçmesi gerekiyor.

- Montesquieu kuralı olarak bilinen ve modern devletin temel prensibi olan ''Yasama-Yargı ve Yürütme'nin tarafsız ve bağımsızlığı'' ilkesine uyulması gerekiyor. Ülkemizde, yürütmenin yasma ve yargılama üzerindeki etkisi bir türlü sonlanamadı. Yürütme egemen bir sisteme yatırımcı güven duymuyor. Sermaye büyümesi ile büyüyen Türkiye'nin, sermaye güvenlik merkezi kurması şart oldu. Güven olmayan yerde, dışarıdan sermaye gelmediği gibi, olan da kaçıyor. Güvenin sağlanabilmesi, Montesquieu kurallarının uygulanması ile mümkün. Yasalarda, bu kuralı etkileyecek tüm hükümlerin kaldırılması gerekiyor.

- Modern devlet ''Temel hak ve özgürlüklere saygılı bir anayasaya'' sahip olmalıdır. Türkiye'nin böyle bir anayasası var. Ancak modern dünya, temel hak ve özgürlüklere saygılı olmakla yetinmiyor. Devletin ''hak ve özgürlüklerin, hür ve serbestçe kullanılmasına olanak tanıyacak ortamın kurulmasını'' şart koşuyor. Maalesef Türkiye, basın-yayın-eşitlik-hür düşünce ve girişimcilik konularında taraflı bir devlet düzenini yaşıyor. Havuz medyasından söz ediliyor. Her türlü ihaleyi beşli müteahhitler kazanıyor. İhale yasaları, belli grupların çıkarına işliyor. Bu düzeni, AB kurallarına uygun yasalar ile yeniden tanzim etmek gerekiyor.

-Modern Devlet yönetiminde görev alanların ''KARİYER VE LİYAKAT'' kuralına uygun olması gerekiyor. Türkiye son yıllarda bu kurala uymadı. Siyasetin doğası gereği, ehil olmayan kişilerin göreve gelmesi yatırımcıyı korkutuyor. Zira, kariyer ve liyakat sahibi olmayan kişiler, yasaların uygulamasında eşitlik ilkesini kolay çiğniyor. Ekonomi konusunda keyfi kararların alınması, hesap edilemeyen risklerin ortaya çıkmasına neden oldu. Risk hesabı yapan yatırımcılar beklemeye girdi. Nitekim ülke, 2012 yılında ORTA GELİR TUZAĞINA yakalandı. 8 yıldır bu tuzaktan kurtulamıyor. Türkiye kariyer ve liyakat sistemini yeniden hukuk düzenine bağlaması gerekiyor.

-Mahalli İdarelere tanınan yetkiler nedeniyle ''vergi koyma'' gibi bir sonuç ortaya çıktı. Emlak vergilerinde, matrah tespitinin yerel yönetimlere bırakılması bu sonucu yaratıyor. Mahalli idareler, gelir elde etmek amacıyla sürekli, emlak vergi matrahını artırıyor. Emlak vergileri ''servet ve sermeye vergisi'' olduğu için, insanlara korku salıyor. Türkiye, vergileme prensibini TBMM'ye geri iade etmek zorunda. Zira, emlakin serveti koruma güvencesi kayboldu. Tasarruf sahipleri mahalli idarelerin vergi uygulamasından rahatsız. Eskisi gibi emlake yatırım yapılmıyor. Para, dövize dönüyor. Yastık altına giden paradan ekonomiye fayda gelmez. Emlak vergi matrahı tespiti konsundaki yetki, vergide teklik prensibine uygun hale getirilmesi gerekiyor. 

- Son yıllarda, sıradan vatandaş ile Devlet karşı karşıya geldi. En ufak bir tenkidi, siyasi otorite hakaret olarak algılıyor. Vatandaşını mahkemeye veriyor. Mahkemeye verilenlerin sayısı yüz binleri aşmış. Amacın, halka korku salmak olduğu anlaşılıyor. Müddei siyasi otorite olunca, adil yargılama hakkının kaybolacağı bir düzene doğru adım adım gidiliyor. Bu uygulamaya son verilmesi ve siyasi otoritenin vatandaşı ile barışması gerekiyor.

Hukuk reformu zor iştir. Zira, yapanların çıkarına karşı da uygulama getirir. İşi bilenler, hukuk reformu tabirini kullananlara inanmıyor. Ancak, sosyolojik determinizm yavaş da olsa işliyor.