Din sosyolojik yapıyı derinden etkiliyor. Yaşam tarzını belirliyor. Örf ve adetleri belirliyor. Gelenekleri tayin ediyor. Daha da önemlisi hukuk kurallarını etkiliyor.

Kurana baktığımız zaman, ebedi mutluluğun ahiret alemine tehir ettiğini görürüz. Müslüman bu dünyada mutluk aramaz. Dünyayı imtihan yeri olarak görür. Ahirette elde edeceği mutluluk ve ebedi yaşam için hazırlanır. Müslüman gerçeklerden kopmuş insan tipi üretir.

Bir toplumun yüzde elliden fazlası, mutluluğu ahiret hayatına tehir ettiği zaman, toplum da gerçeklerden kopuyor. Gerçeklerden kopan toplum, geri kalmaya mahkumdur.

Mutluluğu dünyada arayan insan, çok çalışmak ve çok üretmek zorunda. Çok üretmek için semaye biriktirmesi gerekiyor. Sermaye için tasarruf gerekiyor. Sermaye biriktirenler maddi refahı dünyada kazanıyor. İnsanların çoğunluğu, mutluluğu dünyada aradığı zaman, onların oluşturduğu toplum, sermaye birikimi sayesinde ilerliyor.

19. Yüzyılın başında, BATI “mutluluğu dünyada aramaya” başladı. Batı toplumlarında sermaye birikim yarışı sistemi sürekli ileriye taşıdı. İslam alemi ise halen mutluluğu, ahirette arıyor. Bu dünyayı geçici görüyor. Sonuç ortada. Batı sürekli ilerliyor.Petrolü, gazı ve madenleri olmasına rağmen, sermaye birikim sürecini başaramıyor. Geri kalıyor.

Geri kalma dar boğazı nasıl aşılabilir?

-Tüketim alışkanlıklarındaki değişim sistemi zorlayacaktır. İnsan rahata kolay alışır. Daha fazla rahat yaşamak için bu dünya ile ilgili çalışmayı tercih eder. Tipik örneği ülkemizde yaşanıyor. Baş örtülü kadınlar, pahalı araçları kullanıyor. Haşema ile denize giriyor….

- Sosyalleşme süreci, maddiyatı öne çıkarır. Sosyalleşmeyi en kolay şöyle açıklayabiliriz. Üzüm üzüme bakarak kararır. İnsanlar da öyle. Dünya global bir köye dönüştü. İleri sanayi toplumlarındaki tüketim kalıpları, dünyanın her tarafına yansıyor.

-Ekonomik özgürlük alanını genişletme ihtiyacı. Sanayi toplumunda sistem insanı maddi hayattaki güçlükleri karşılamaya zorlar. Daha çok para daha çok özgürlük kazandırır. Para öne geçer. Maddiyat, insanları hayal aleminden kurtarır.

-Bilimdeki gelişmeler, statükoyu kırıyor. Nitekim din kuralları sabittir. Değişmez. Sosyo-ekonomik hayat ise değişkendir. Değişmeler karşısında, din kuralları fazla dayanamaz. Örneğin İslamiyet faizi yasaklıyor. Ancak sanayi toplumunda bu yasak işlemez. Kırılmalar sonunda bilim öne geçer ve sorgulama başlar.

Türkiye kırılma aşamasını yaşıyor. Bilim öne geçebilirse, kısa sürede BATI Toplumlarını yakalamamız mümkün. Bilimden uzaklaşan Türkiye, tipik bir geri kalmış İslami topluma dönüşür.