Karanlık çağ döneminde "dünyayı aydınlatan İslamiyet" idi. Günümüzde ise İslamiyet "karanlık çağı" yaşıyor.
Din, bilimden uzaklaştıkça "insanlığı karanlığa" götürüyor. 
Başlangıçta İslam Dini "bilime açık" idi. Nitekim, Kur'an "oku" diye başlıyor. Günümüzde kendini İslam alimi diye tanıtan Cübbeli "iyi ki okumadım" diyor.
İslamiyet en büyük kaybı ekonomik gelişmede yaşadı.Türkiye hariç İslam ülkeleri sanayi toplumuna dönüşemedi. Türkiye'deki dönüşüm ise sınırlı kaldı.
Sermayeli üretim ile sanayi toplumuna geçiliyor. Sermayenin geliri faiz. Faiz uygulanmadığı zaman ve yerlerde sermaye birikimi olamıyor. Sermaye birikimi sağlanamaz ise sanayi toplumuna dönüşülemiyor.
İslami şeriat faizi yasaklıyor.
İslam ülkelerinde faiz resmi ya da toplumsal değer yargısı olarak yasaklandığı için biriken finans kapital uluslar arası piyasadaki yüksek faize gidiyor. Kapital yetersizliği nedeniyle sanayi kurulamıyor. İslam alemi tarımsal üretim aşamasında kalıyor. Sanayi toplumları ile yapılan ticarette, ekonomik artık sürekli kaybediliyor. Artı değer kaybı fakirlik olarak tezahür ediyor.
Toplum fakir kaldığı zaman tüketim hızla azalıyor. Başka bir dünyada tüketimin yapılacağı mesajı, meseleyi çözüyor. Ümitlerin ahirete tehir edilmesi toplumu uyutmaya yetiyor.
Tüketim daralmasının ikinci en büyük etkisi, ümit tacirleri yaratmasından kaynaklanıyor. Onlar için din metaya dönüşüyor. Ekonomik çıkar odaklı tarikatlar ortaya çıkıyor. Tarikatlar para için her şeyi yapıyor.
Ünlü İngiliz Başbakanı "Türkleri silah ile yenemezsiniz. Din adamlarını kullanın. Onlar Devleti yıkmak için hazır bekliyor" diyordu.
Günümüzde, İngiliz siyasetini Amerikalılar uyguluyor. Tarikatları amacı doğrultusunda kullanarak İslam Aleminde istikrarsızlık yaratıyor. Türkiye'de Feto, Pakistan'da Tahir'ül Kadiri tarikatları yaşanan gerçeklerdir.
Batı'nın din adamlarını ve tarikatları kullanarak yarattığı siyasal istikrarsızlık ile bilimden uzak siyasi ve ekonomik uygulamalar bir araya gelince, İslam Alemi "karanlık çağı yaşamaya" devam ediyor.