Kim ne derse desin Nato, Amerika'nın ileri karakoludur. Amerikan çıkarı adı altında, doları basan bankerlerin çıkarını savunur. Denilerbilir ki, Nato "bankerlerin uluslar arası" silahlı gücüdür.
Nato, teknolojik üstünlük dışında içi boş bir kurumdur. Türkiye bir tarafa bırakıldığı zaman, Nato'nun savaşacak askeri dahi yoktur. Nato üyesi Almanya , Fransa, Ingiltere ve diğer Avrupa ülkeleri yaşlandı. Savaşacak asker çıkaramıyor.
Amerikan silahlı gücü paralı askerlerden oluşuyor. Amerika'da, ipten kazıktan kaçanlar Amerikan Ordusuna yazılıyor. Gerçek Amerikalı askere gitmiyor ve Amerika'nın uluslar arası topluma müdahale etmesine de karşı duruyor. Bu nedenle, mevcut Amerikan ordusunun özverili savaşacak askeri yok.
Nato üyesi Türkiye'ye karşı müttefikler çifte standart uygulamaktan vaz geçmiyor.
-Türkiye düşmanı PKK ve onun Suriye uzantısı PYD'ye Amerika yardım ediyor. "Bu ne biçim askeri ittifak" sorusu gündemden düşmüyor.
-Nato üyesi ülkeleri PKK ve FETO mensuplarına koruma sağlıyor. Suçluları Türkiye'ye iade etmiyor.
Türkiye'nin Nato ile İlişkileri pamuk ipliğine bağlı hale geldi.
Türkiye Nato'dan bağımsız hareket etme kararı aldı ve uyguluyor.
Nitekim;
- Suriye'de Amerikan koruması altındaki PYD li teröristlerin askeri mekanlarını bombaladı. Bombalamaya devam edeceğini de beyan ediyor. Amerika şaşkın.
-Türkiye, Nato'nun uyduruk eski moda silahlarına itibar etmiyor. Kendi silahını kendisi üretiyor. Rusya'dan savunma füzeleri ithal etmek istiyor. Nato şaşkın.
Nihayet perde arkasındaki güç "meseleden rahatsız olduğunu" Nato sekreterinin diliyle ilan etti.
Nato Genel Sekreteri Jens Stoltenberg "Türkiye Nato için anahtar bir ülkedir. Türkiyesiz Nato zayıf düşer. Türkiye'nin, Temmuz 2016 basarısız darbe girişimcilerini cezalandırmaya ve kendini savunmaya hakkı vardır" diye Alman Gazetesine beyanat veriyor.
Uluslar arası hukukun temel bir kuralı vardır. Müttefik olmak "meşru müdafaa hakkını kullanmaya" mani olamaz. Türkiye savunma hakkını kullanıyor ve kullanmakta kararlı görünüyor.