Bir hastalık önce teşhis edilir, akabinde tedaviye başlanır. Son kur artışının gerçek nedeni şudur;

1. Merkez Bankası rezervleri çok görünsün diye, döviz mevduat karşılıkları 2 puan artırıldı. Yüzde 25 seviyesine çıkarıldı. Döviz mevduatı 270 milyar dolar civarında ve yüzde 2 si 5,4 milyar dolar ediyor. Aniden piyasaya, bankalar, 5 milyar doların üzerinde talep ile girdi. Uygulamanın bir ay önceki 28 tarihi ile başlatılması, bankaları hızlı harekete mecbur bıraktı. Ani döviz talebi kurları tetikledi.

İşin ilginç bir yönü daha var. Merkez bankasına bankaların yatırmak zorunda kaldığı 5,4 milyar doların, piyasaya döviz arzı olarak çıkması mümkün değil. Zira, bu para emanet ve Merkez Bankasının kullanılabilir rezervlerini oluşturmuyor.

2. Aradan bir hafta geçti, merkez bankası Politika Faizini bir puan düşürdü. Politika faizi düştüğü zaman, likidite dövize döner. Klasik kuraldır. Ancak bu sefer farklı bir durum ortaya çıktı. Yüzde 16 dan yüzde 15 seviyesine düşen politika faiz negatif değer taşıyor. Yani, beklenen enflasyon oranından çok daha düşük.

Ekonomik kuraldır. Politika faizi LİBOR altına düşemez. Bizim gibi ülkelerde, politika faizi negatif olamaz. Olursa, piyasadaki serbest TL likidite dövize döner ve ilave talep yaratır. Finans kapital, yurt dışındaki pozitif faize yönelebilir.

Teşhis konulduktan sonra TEDAVİ kolay. Öncelikle, döviz mevduat karşılık oranlarını 5 puan düşürün. Piyasaya anında, 13,5 milyar dolar döviz girecektir. Dolar kuru 11 Tl nin altına düşer. Politika faizini de, reel anlamda Libor seviyesine eşitleyin yeter. Ki bu rakam, yüzde 22 civarında oluşuyor.

Bu iki ameliyeden sonra ekonomi kaldığı yerden devam eder. Ancak biraz hızlı davranmak gerekiyor. Zira, ekonomideki arz yönlü baskı maliyetlere giriyor. Kur artışı maliyetlere girdikten sonra, aynı seviyede para politikası iş görmüyor. Daha yüksek oranlar devreye giriyor.