Herkese merhaba.

Bugün sizlere çok güzel bir insan getirdim. Özgüvenli, cesur, kafasına koyduğunu yapan, iki çocuk anası bir Nurcan. Nurcan aslında eşimin işyerinden arkadaşıydı. Sonra bende tanıyınca sevdim. Arkadaşlığımız devam etti. O evlenip Ankara’ya yerleştikten sonra yüz yüze görüşemedik lakin internet sağ olsun uzakları yakın ediyor. Artık ikimizde iki çocuklu ev anası olarak hayatımıza devam ediyoruz. Yeniliklere açık ve kendimizi daima eğiterek yola devam ediyoruz. Hadi biraz daha yakından tanıyalım.

Kısaca değil ama öz özden kendinden bahseder misin?

-Kendimi çocuklardan önce ve çocuklardan sonra diye ikiye ayırıyorum. Öncesinde; tez canlı, asabi, gözü kara, cesur ve serseriydim. Şimdi ise daha sakin, daha temkinli, daha ne istediğini bilen, daha acaba’cıyım. ANNEYİM, işin özü...

Günlerin nasıl geçiyor? Yapmak istediklerine yeterli vakit ayırabiliyor musun?

-Günler saat gibi, aylar gün gibi. Hayatımın hiçbir dönemi bu denli hızlı geçmemişti. Bir bana mı böyle geliyor yoksa herkes için mi böyle bilmiyorum ama o kadar hızlı ki göz açıp kapayıncaya kadar bir bakmışız hafta bitmiş. Iki çocuğun verdiği yoğunluk, kendi haline kalma isteyişleri hepsi bazen iç içe oluyor. Ev işleri, çocukların bakımları derken bir bakmışım eşimin işten geliş saati olmuş. Saat beşten sonrası benim için bir ferahlama. O gelince çocukları bölüşüyoruz diyebilirim. Oğlan tamamen ona geçiyor. Hal böyle olunca tek çocuk hiç çocuk denilen anlar. Yedir, içir, uyut derken başlıyor benim saatler.

Aktif instagram kullanıcısısın. Bunu işe dönüştürmeyi düşündün mü ya da bununla ilgili planların var mı?

-Instagram hayatımın bir parçası. Uzun yılliardır aktif kullanıcıyım. Seviyorum. Fotoğraf çekmek her zaman ilgi alanımdı. İnsanlarla iletişim halinde olmayı da seviyorum ama sadece kendime kadar. Fazlası benlik değil. Zırt pırt link paylaşan sayfalardan nefret ediyorum. “aaa benim montum ZARA ama size muadilini linkledim.” yani diyor ki siz fakirsiniz. Sevmiyorum.

Hayatında yolunda gitmeyen durumlar olmuştur. Bunlarla nasıl baş ettin? Bize verebileceğin tavsiyelerin var mı?
-Yolunda gitmeyen şeyler çoğu kez başıma geldi. İçinden çıkamam sandığım zorlukların üstesinden geldim ve bence bunun en temel iki unsuru var: SABIR ve ZAMAN.

Ben sevmenin ve saygı duymanın tüm engelleri ve kötü niyetleri yok edeceğine inanıyorum. Sen art niyetler ve sana karşı yapılan haksızlıklarla nasıl mücadele ediyorsun? İllaki her şey dört dörtlük ilerlemiyor.
-Bu konularda da zamana bırakıyorum. Anlaşılamadığımı ve haksızlığa uğradığımı düşündüğüm anda anında uzaklaşıyorum. Mekândan, insandan sıyırıyorum kendimi. Zihin dinç kalması için sanırım bunu yapmamız şart. Soyutlanmak da diyebiliriz. En iyi gelen şey bu çünkü.

Bir oğlun ve bir kızın var. İletişimini nasıl anlatırsın? Yanlış hatırlamıyorsam çocuk gelişimi okuyordun. Hem ev hem çocuklar hem okul zorlanıyor musun?
-Bu konuda eşim en büyük şansım diyebilirim. Adamın hayata geliş amacı resmen baba olmakmış diyorum her zaman. Sağ olsun çocuk konusunda epey yardımcımdı, hala da öyle. Gerçi bazen dozu kaçırıyor ama yine de iyi ki diyorum. ?? öyle ki benim çocuklar belli bir aya gelene kadar onu anası sanıyorlardı bence. ?? Öyle ilgili bir babaydı her zaman. Bir tek emzirmedi diyebilirim. İmkân olsa onu da yapardı. ?? Kendi halimizce güzel ve keyifli bir iletişim sürdürüyoruz. Bazen aşırı yorucu ama bir o kadar şükür dolu.

İnsan sevdiği insanla her yerde mutlu olur derler ama sen radikal görünen bir karar ile her şeyi bırakıp evlenerek Ordu’dan Ankara’ya yerleştin. Bu kararda seni etkisi altına alan hangi durumlar var? Özel değilse örnek olması açısından anlatır mısın?
-Görümcem olmadığını öğrendiğim an tamam dedim, bu iş olur. ?? şaka bir yana öyle bir an ki gözünüz kapalı bırakıyorsunuz kendinizi akışa. Şu an olsa cesaret edemezdim diyorum hep. Öyle ki iki ay içinde evlendik ve hiç bilmediğim bir aileye, hiç bilmediğim bir şehre geldim. Niyo’yu dördüncü görüşüm nikah günümüzdü. Öyle saçma bir o kadar da iyi ki. Fazla uzatmıyor NASİP deyip susuyorum.

Türk toplumunda gelin kaynana münasebeti yadırganan bir yerde. Anlaşmazlıklar olur deniyor. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?
-Alışma sürecim biraz mesafeli geçti. Daha resmi daha uzak. Ama şu an annem neyse Nezoş da öyle benim için. Kaynana, kayınvalide lafını sevmedim sevemiyorum hiç. Ama bence bu da bir çeşit hak ediş meselesi. Sen nasıl yaklaşırsan karşındaki de öyle yaklaşır sözüne de inanmıyorum. Fazla gaddarlar var çünkü biliyorum. Saygı sevgi de bir yere kadar. Belirli bir aşamadan sonra tüm iplerin kopacağını düşünüyorum. Umarım herkes gönlündeki kayınvalide ile karşılaşır. 

Tekrar Ordu’ya dönme düşüncen var mı? İlerleyen yıllarda planların dahilinde mi geri dönmek?
-Açıkçası alışma dönemim biraz uzun sürdü. Altı yıldır Ankara’dayım. Ordu'yu çok özlüyorum ama buraya, buranın koşullarına alıştığım için temelli dönmeyi istemiyorum. Çok sık gelip gittiğimiz için o açığı kapatıyoruz. İlerde bir gün emeklilik zamanları geldiğinde daha yağmursuz, daha sıcak, deniz kenarlarında yaşamak istiyorum. Ege'ye bayılıyorum. ??

Son olarak kendi halindelik ve sadece kendine iyi davranan biri olarak görüyorum seni. Bunun sırrı ya da formülü var mı?
-Kendinle barışık olmak sanırım. Bir de kadere inanmak. Bir şey yazıldıysa yaşıyoruz. Doğru seçimler yapmak bizim elimizde. Bu zamana kadar hep duygularıyla hareket eden biriydim. Anne olduktan sonra işler değişti. Aklı da kullanmaya başladım. Dengeyi yakalamak önemli. Yaş aldıkça daha çok durulup daha çok akıllı oluyormuş insan...

Nurcan'la oturup daha nice uzun uzun sohbet etmek ister onu tanıyan. Kendi halinde evinde huzurunda aklı. Niyo'da, Bulut’ta ve Gün’de. Mutlu ve huzurlu Bulutlu bir Günü yaşıyor daima. Ve inşallah hep de yaşarlar. Ne dedik huzur kaderde, sakinlikte, sükunette...

O zaman sizde sağlıkta ve sükunette kalın.
Hoşça kalın.