Her şey çok pahalı olmaya başladı. Tüp bitmiş. Çağırdık. Kaç para, diye sordum. 290 lira demez mi. İyi hatırlıyorum, Eylül Ayında, 90 liraya almıştım. 200 lira olur diye tahmin ediyordum. Yanılmışım. 3 mislinden fazla artmış.

Benzin başımızın belası oldu. İnsan, bu kadar da olmaz, diyor. Türkiye, tarihinin en pahalı dönemini yaşıyor.

Pahalılığın gerisinde, devlet bütçe açıkları olduğunu biliyoruz. 2022 yılı devlet bütçesi 275 milyar lira açık ile bağlanmıştı. Mevcut bütçenin yüzde 15'i civarındaydı. Fiyatlardaki yüzde 15 artış, bütçeyi finanse etmeye yeterdi. Zira, bizim bütçemizin yüzde 70 lık kısmı vasıtalı vergiler ile finanse ediliyor. Fiyatlardaki yüzde 15 artış, matrah artışı yaratır ve bütçe açığını kolaylıkla kapatabilirdi. Yüzde 300 civarında fiyat artışları, bütçe açığına bağlanamaz. Fiyat artışının gerçek nedeni, Hükümetin yanlış ekonomi politikasından kaynaklanıyor.

En önemli neden, politika faizini piyasa faizinin altında tutmak. Her ne kadar, kur korumalı mevduat hesabı, döviz artışına bir parça fren yapıyor olsa dahi, kur artışı önlenemiyor. Önlenemez. Ekonometrik hesaplar, Hazinenin enflasyon yaratmadan, doğacak farkı kapatamayacağı sonucunu veriyor. Rasyonal beklentiler bozuldu. Merkez bankasının yarattığı ilave likidite dövize dönüyor.

Serbest piyasa ekonomisinde, faiz, sermayenin fiyatıdır. İdari tedbirler ile faize müdahale etmek, MÜDAHALECİ ekonomik sistemlerde olur. Türkiye, politika faizini, piyasa faizinin altında tuttuğu sürece, serbest piyasadan uzaklaşıyor.

Serbest piyasadan uzaklaşıldığı zaman dengeler bozulur. İlk bozulma, neye müdahale edilirse onda başlar. Nitekim, politika faizi yüzde 14. Ama, piyasa faizinin geöstergesi olan kısa vadelii hazine bonosu faizi yüzde 24 lere çıktı. Bankaların iyi müşterilerinde verdiği krediler yüzde 30 ların altına düşmüyor.

Risk primleri arttıkça, piyasa faizleri daha da yükseklerde seyrediyor. Yurt dışı borçlanmalardaki risk primleri olan CDS ler artıyor. Artan CDS ler, yurt dışı borçlanma faizlerini artırıyor.

Merkez bankasının, Politika Faizini yüzde 14 de tutabilmesi için, piyasaya bol nakit vermesi lazım. Ekonomide, bu konu, LİKİDİTE TERCİHİ EĞRİSİ ile teoriye bağlanmıştır. Bir parça makro ekonomi okuyan bu teoriyi bilir. Likidte tercihi eğrisine göre, faizin düşebilmesi için likiditenin artması gerekir. Likidite arttığı zaman, fiyatlar artar. (Merak edenler, 1986 yılında yayımladığım Analitik Genel Ekonomi isimli kitabımın 186. sayfasına bakabilir)

Müdahaleci ekonomiye devam etmenin sonucu olarak, mal yokluğu ve karaborsa fiyatı karşımıza çıkacaktır. Yanlıştan dönmenin fazileti, her zamankinden daha yükseklere çıktı. Ekonomik akıl ile hareket etmek gerekiyor.