Nerden başlayacağımı bazen kestiremiyorum.  Uzun soluklu yazmıyorum. Uzun soluklu konuşmuyorum. Elbette dedikodu yaparken uzatıyorum. Takılıp kalıyorum. Bazı durumlardan çıkamıyorum. Sürekli irdeliyorum. Günlerce kafama takıyorum. Önüm arkam hep aynı konu oluyor.

 

Gelin sizle çok uzun olmayan aşırı kısa da tutmadığımız bir dedikodu yapalım. Ne dersiniz?

 

22 gündür evden çıkmıyorum. Son 2 gün sokağa çıkma yasağı ile beraber toplamda 22 koca gün. Tam tamına 528 saat yapar. Belki sağlık çalışanlarımız daha erken başladı bu vardiyasız nöbete. 20 günlük süreçte kat ettikleri yolu kimse küçümseyemez. Son 2 günümüz ile tüm bu çabayı ve yolu patikaya çevirdik. Helal olsun bize. 20 gündür evde duran insanların fitili nasıl da ateşlendi ama? Hadi itiraf edelim güzel başarı. İnsanlar nefes darlığından ölmeyi değil de açlıktan ölmeyi daha çok dert edinmiş kendilerine. Fırınlar ve marketlerdeki kuyrukları, sokağa fırlayan insanları, el arabası ile sebze satan vatandaşların fırsatçılığını son iki saatte, gözlerim yuvalarından fırlayacak kadar şaşkın; fıkra okumuş gibi gülerek izledim. Deli diyebilirsiniz. Bu Tarz davranışları akıllı insan algılayıp da mantığına sığdıramaz.

 

Mizaha izah gerekliydi ve bu izahı bize izah edebilecek kimseyi tanımıyorum.

 

Canla başla kuyruklara girip eline “luppo” alan mı dersin, “kola” kucaklayan mı dersin, un reyonlarını yağmalayan mı dersin, bakkala girip 10 paket sigara isteyip bakkalcının da insanlar ne içecek deyip 2 paket vermesi mi dersin, tası tarağı toplayıp köylere kaçanlar mı dersin, ne dersen de ama bana çok yerinde karardı deme. Ben burada insanları yargılamıyorum. Bu kararın zamanını sorguluyorum. 22 gün önceden düşünülüp her hafta sonu uygulanamaz mıydı? Pek tabi uygulanırdı. İnsanlarda çıldırmazdı. Ve lütfen evde tuttuğunuz bu %50 yi evde tutmaya devam edin. Yeterli sağlıkçı, eczacı ve maskemiz yok. Hasta olmak istemiyorum. Çünkü ben “kronik astım” hastasıyım. Ve benim 3 yaşında bana ihtiyacı olan bir kızım var.

 

Eğer ölmez de bu musibetten sağ çıkarsak torunlarıma neler anlatacağım neler. Ruhumuza ne yaralar açıldığını, camdan bakarak dünyamızı nasıl temizlediğimizi hatta atmosferde açtığımız delikleri nasıl kapatmaya çalıştığımızı… Belki kitaplara girmeyecek bazı konular, ders olarak okutulmayacak ama biz onları anlatmaya devam edeceğiz.

 

32 senelik ömrüme 1 evlilik, 1 çocuk, 1 başarısız sokağa çıkma yasağı, 1 başarılı sokağa çıkma yasağı(?), 1 kitap, 2 sakin deprem ve kronik astım sığdırdım. Nasıl ama?