Rusya'nın öncülüğünde Soçi'de, Suriye sorununa çözüm üretmek amacıyla Diyalog Konseyi toplandı. Toplantı, diyologdan çok monolog niteliği taşıyordu. Zira, toplantıya "Suriye'deki muhalefet" katılmadı.
Türkiye "gözlemci" sıfatıyla davet edildi ve toplantıyı yakından takip ediyor.
Suriye'deki rejim "kendi tezini" tek taraflı olarak savunmaya devam ediyor. Muhalefet kavramı kabul görmüş değil. Muhalefetin katılmadığı bir toplantıda alınan kararlar, kulağa hoş gelse dahi işlerlik kazanamıyor.
Uluslar arası hukukun temel prensibi olan "toprak bütünlüğüne saygı" talebi kabul görmekte. Suriye için hazırlanacak yeni bir Anayasa için Komisyon kurulması da pozitif. Kurucu Anayasa Komisyonuna rejimin, muhalefetin, aşiretlerin ve kadınların temsilen katılması kararına da diyecek yok. Eşit vatandaş ilkesi harika. Eşit vatandaşlık ilkesine uyulsaydı, yaşanan sorunlar meydana gelmeyebilirdi.
Yedi yıldan beri süren iç savaş "konsensüs" ile sonuçlanabilir mi sorusu aşılamıyor. Suriye'de kemikleşmiş üç ayrı etnik ve mezhebi ayrışma var. Bunlar; Sünni Araplar, Nusayriler ve Kürtlerden oluşuyor.
Arap Alevisi Nusayriler ile Sünnilerin bir arada yaşaması imkansız. 1986 Hama katliamından sonra, aralarındaki sorun "kan davasına" dönüştü. Yedi seneden beri yaşanan acılar yok sayılamıyor.
Rejimi kontrol eden Nusayrilerin, iktidardan taviz vermeleri mümkün görünmüyor. Demokratik prensiplerden söz ediliyor. Çoğunluktaki Sünni Arapların, nasıl temsil edileceği sorunu çözülemiyor. Zira, demokrasi sayısal çoğunluğun iktidarıdır. Demokratik sisteme geçildiği zaman, Nusayirler azınlıkta kalıyor.
Diğer önemli bir sorun Kürtlerden kaynaklanıyor. Kürtler, Sünniliğın kolu olan Şafi Mezhebine mensuplar. Ancak, ırka dayalı ayrılıklar daha önde gidiyor. Nusayri Rejimi, Kürtleri insan yerine koymuyor "nüfus kağıdı" dahi vermiyordu.
Son yıllarda, PKK-PYD'nin işgal ettiği Afrin ve Menbiç Bölgelerinde uyguladığı zulüm nedeniyle, Araplar ile Kürtlerin bir arada yaşaması mümkün görünmüyor.
Türkiye "Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasını" talep ediyor. Bu talep uluslar arası toplum tarafından onaylanıyor. Türkiye "muhalefetin sorumluluğunu" taşıyor. Bir an önce Suriye'de istikrarın sağlanmasını ve göçmenlerin yurtlarına geri dönmesini istiyor.
İran ve Rusya azınlıktaki Nusayri rejimini destekliyor. Halep gibi Sünni Arapların çoğunlukta yaşadığı bir şehri neredeyse yok eden ve halkını göçe zorlayan Rejimin "Konsensüs" ile iktidarını sürdürmesine imkan yok. Rusya destekli Rejim, Idlip'de Sünni Arap katliamına devam ediyor. Türkmen dağında Türkmenleri bombalıyor.
Amerika ise PYD-PKK teröristlerini silahlandırıyor. Hangi amaca hizmet ettiği bilinmiyor.
Suriye sorunu çok bilinmeyenli denklem gibi. Kısa sürede çözüleceğe benzemiyor.