BİR ANI, BİR FOTOĞRAF

Yoğun geçirdiğim bu son zamanlardan sonra ani bir kararla, ortam değişikliği olsun diye de annemi, babamı Büyükada’da Anadolu Kulübü’ne getirdim. Atatürk’ün kurduğu ve konakladığı tarihi , eşsiz manzarası eşliğinde huzurlu , sakin bir ortam olan sadece üye olanların girebildiği donanımlı bir dinlenme yeri.

Çoğunluğu, yaşlılar demeyeyim de yaş alanlar 80-85-90 yaşlarında kızıla, sarıya, siyaha boyanmış fönlü saçlar, iri taşlı, rengarenk kolyeler, yüzükler takmış takıştırmış , kırmızı rujunu sürmeyi ihmal etmemiş süslü , bakımlı bayanlar, ellerinde bastonlarıyla saçlarına aklar düşmüş zar zor yürüyen eşlerinin koluna girmiş, havuza, lokantaya, bahçeye inen emekli, bilgi yüklü hanımlar dikkatimi çekti. (eşini kaybedenler de bakıcılarının kolunda…) Yıllardır üye oldukları için gençliğinden beri birbirlerini tanıyan insanlar.. Hiç sıkılmadan iyi bir tatil yapıyorlar. Artık orada bir aile olmuşlar.

Nasıl bu kadar bakımlı olabiliyorlar bu yaşta diye düşündüm; insanın hayata karşı hissettiği motivasyonun ve yaşam enerjisinin sonucu olmalı bu dedim. Tabii ki gelir düzeyleri yüksek ve kendilerine özgü yaşam biçimi olan insanlar diye de düşündüm.

Bir akşamüstü kuytu bir köşede tek başıma oturdum hafif söylenen canlı müzik eşliğinde etrafı izlerken arka masada 3-4 kişinin rumca konuşmalarını duydum. Arada kahkahalar atıyor ve Türkçe de konuşuyorlardı. Birara adımın geçtiğini duyar gibi oldum,

Allahallah yanlış mı duydum acaba ? derken anladım ki amatörce yazdığım “Sophia’nın gözyaşları “ kitabından bahsediyorlar. Daha önce sayfamda bahsetmiştim Büyükada’nın Ksidas Kitabevi’ne Mikail beye 100 kitap bırakmıştım. Hatta adada yaşayan musevi ailelerinden birkaç kişiyle olan sohbetlerimi de sayfamda paylaşmıştım.Adada yaşayan yada gezmeye gelen , otelde kalan misafirlerin rumların, musevilerin kitabımı okumuş olmaları beni çok mutlu etti. Arka masada konuşanların sohbetlerini bölmedim sadece kulak misafiri olup dinledim ve çok duygulandım. Ertesi günü kitapçıya uğradım 4 kitap kaldı hepsi satıldı dedi. Mübadele olayı öyle derinden yaralamış ki insanları o yüzden okuma ihtiyacı duyuyorlar diye düşündüm.

2-3 gün sonra Niko beyle tanıştım. Tesadüfen bir gün önce babamla tanışmışlar, saatlerce sohbet etmişler, kızınızı da tanımak istıyorum deyınce ben de onunla ve eşiyle tanıştım , onlar anlattı biz dinledik.. O kadar acılar, sıkıntılar, üzüntüler çekmişler ki anlatırken bakışlarından, sözcüklerinden , mimiklerinden anlıyorsunuz. 6-7 Eylül 1955 olayları ile ilgili yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamıyorlardı. Ve gitmeyip Türkiye’de kalmışlar. CNN Türk de videoları var.. Lütfen izleyin dedi bana. İlgi alanına girenler CNN Türk 6-7 Eylül Niko Marusis yazınca internette çıkıyor. Henüz 20 yaşındayken gördüklerini , yaşadıklarını heyecanla anlatıyor..Davet etti yine buluşacağım.. Babamla iyi bir dost, arkadaş oldular.Babam adına da çok sevindim. Fotoğrafta da belli heyecanlı, coşkulu sohbet ediyorlar…Niko’nun anlatacağı o kadar çok ilginç anıları var ki, inşallah kısmet olur da öğrenirim. Dinlemek nasıp olur..

S’agapo