Teyzemi tekerlekli sandalyede uçura uçura Mescide girdik.

Ülke ülke alıyorlar.

Haccın ilk zamanları olduğu için fazla kalabalık değil.

Ama yine de hatırı sayılır bir kalabalık var.

Kalabalığın da hatırını niye sayıyorsak

Neyse ben Şoför Nebehat olduğum için diğer insanlardan ayrı bir yere yönlendiriliyorum.

Bekliyoruz, bekliyoruz, bekliyoruz.

"Teyze ben seni şuraya park edeyim geliyorum." diye diye kah gidip su içiyorum, kah etrafı kolaçan ediyorum.

Hedefimiz "Yeşil Halı"da namaz kılmak.

Ama nasıl bir izdiham var anlatamam.

İnsanlar birbirinin sırtına secde ediyor Yeşil Halıda.

Yeşil Halı yeşil bir halı ve oldukça küçük.

Uzun süre bekleyip insanlar içeri giriyor ve iki rekat namaz kılabiliyorlar.

İki rekatten fazla namaz kılmak imkansız.

Bir rekat yarım rekat namaz olsa kılacaklar o derece bir talep.

Biz tekerlekli sandalyeliler ve şoförleri için ayrı bir bölme var.

Sırada bekliyoruz.

O ana kadar kakara kikiri gittiğim yerde çok yoğun bir duygu atmosferine giriyorum.

Yüreğimden hüzünler taşıyor. Peygamberimizi ne çok sevdiğimi ve ne çok özlediğimi fark ediyorum.

Ergenliğim boyunca aradığım ışığın kaynağındayım.

Gözümden yaşlar ve hüzünler süzülüyor.

Ne büyük acılar içindeyim.

Orda ne söyledim, ne anlattım bilmiyorum.

Benimle gönderilen selamları iletiyorum.

Aleyküm selam dese düşüp bayılacam.

Teyze de vecd içinde.

Kulağına eğilip dua istiyorum annem ve babam adına. Çünkü tam bir fırsatçıyım.

Sıra bize geliyor sandalyenin arkasına geçip iki rekat namaz kılıyorum, sonra bakıyorum sırada kimse yok, bir daha, bakıyorum yine kimse yok bir daha.

Polis dürtüklüyor. İki rekat daha diyorum.

Perdenin diğer tarafında insanlar ayakta zor dururken ben rahat rahat namazımı kılıyorum.

Maddi manevi kısmetli bir insanım.

Sonra omzumdan dağlar kalkmış, büyük bir huzurla ziyaretimi tamamlıyorum.

Sevgisinin yüreğimi sarıp sarmaladığını, hayatım boyunca da yanımda olacağını hissederek ayrılıyorum Huzur'dan....

Yine o günlerde bir ikindi namazı sonrası çantamı yastık yaparak hayatımın en huzurlu uykusuna dalıyorum.

Uyandığımda İngilizce bilen birileriyle sohbetler ediyorum, herkes bir gruba dahil ben hala tek tabanca dolaşıyorum.

Otelde Medine'nin sakin olduğunu ama Mekke'de muhakkak bir arkadaşa ihtiyaç duyulacağını konuşuyorlar.

Yine uykusuz, yorgun, üzgün bir anda buraya geleli kaç gün oldu daha kaç gün kalıcam diye  hesaplarken ağlıyorum ve  bir arkadaş için dua ediyorum.

Kelimeleri özenle seçiyorum çünkü vukuatım büyük.

Dua edip her şeyi Allah'a yıkmıyorum elimden geleni yapıp genç ablalara dadanıp onlarla tanışıyorum.

Bir dk. ya "Hac arkadaşım olur musun diye niye program yok la bu ülkede?"

 

Devam edecek

Yani tabi inşallah