Her şeyi belirlemeye çalışmaktan, her şeyin olmasını istediğimiz gibi sonuçlanmasını istemekten artık yorulduk. Bir şeyleri önlemeye, ona rehberlik etmeye çalıştığımızda, beklentilerimiz asla istediğimiz gibi gerçekleşmez ve bu bizi hayal kırıklığına uğratır. Kendimizi, kendi empoze ettiğimiz zincirlerden kurtarmak, bizi, psikolojik zorlukların ve sorunların korku dolu çukuruna düşmekten alıkoyar.

Çoğumuz, sanki her zaman bizi düşünmeden, kafa yormadan yaşamamıza neden olan düğmemize basılmış gibi olası alternatifleri düşünmeden, sadece o an yapmamız gerekeni yerine getirerek bir tür otomatizm içinde yaşamaktayız. “On” tuşunda basılı duran bu düğme, gerçeklerin asıl nedenini görmemizi engeller. Etrafımızda olan olaylar, dünyaya olan bakış açımızı etkiler.

Yani sadece düşüncelerimizi, duygularımızla birleştirdiğimizde bile, tecrübe kazanma ve hayatı deneyimle fırsatını elimizden kaçırıyoruz.

Yaşadığım duygusal ve psikolojik rahatsızlığın çoğuna neden olan şey; her şeyi istediğim şekilde gerçekleştirmeye çalışmak.

Neden böyle yaptığımızı, neden bu şekilde davrandığımızı sorgulamak, davranış şeklimizin belirlenmesine yol açar. Dikkatimizin odak noktası geçmişimizi ya da geleceğimizi aydınlatırken, içinde bulunduğumuz anı bir kenara bırakarak kendimizi suçluluk duygusu ve endişe arasında sıkışıp kalmış buluyoruz. Bu durum düşüncelerimizin, duygularımızın, davranışlarımızın daralmasına yol açar.

Hatta, şimdiki zamanla ilişki kurmada eksiklik yaşamamız, verimsiz davranma olasılığımızı da artırır. Davranışın aşırı düzenlenmesi, mevcut koşullarla teması azaltır. Bu da davranışımızın belirlenmesinde ve yöneliminde çok yardımcı olabilir.

Aslında başımıza gelen şeyi iyi ya da kötü olarak görmemizin, içinden geçmek zorunda olduğumuz evrimsel süreçle ilgisi yoktur sadece onun hakkında düşündüklerimizle ilgisi vardır. Başımıza gelen şeyin tam tersini istemekten daha yıkıcı ve hayal kırıklığı yaratan bir şey olamaz. Bu yüzden bu zararlı alışkanlıktan vazgeçmek, kendimize yapabileceğimiz en güzel iyiliklerden biridir.