Paylaşmak insan olmanın bir gereğidir. Dayanışmanın , yardımlaşmanın ve paylaşmanın olduğu yerde karşılıklı barış içinde yaşamak vardır. Paylaşmanın önemi iyi insan olmakla ilgilidir. Ekmeğimizi, aşımızı, neşemizi, derdimizi paylaşmak lazım, hele duygularımızı paylaşmak daha da güzeldir. .Sevinçlerimizi, heyecanlarımızı, üzüntü ve kederlerimizi paylaşınca rahatlarız. İnsanlar her şeyi içine atarak saklayamaz. Hayatı güzelleştiren şey paylaşmaktır.

Bunları biliyordum ama bilginin paylaşılmasını da bugün öğrendim. Okuduğum bir kitabın beğendiğim kısa bir bölümünü sizlerle paylaştım…

BİLDİKLERİNİZİ PAYLAŞIN, KENDİNİZE SAKLAMAYIN…

Hepimiz farklı konularda bir şeyler biliriz; arabanın motoru nasıl değişir, pilav nasıl yapılır, çay nasıl demlenir, ayakkabı nasıl boyanır? Bildiğiniz ne olursa onu paylaşın, saklamayın, saklamak isterseniz bilgi çürür ve sizde sıkıntı yaratır. Bilgi anlık kullanmak içindir, o anda ne yapıyorsak onun içine katmak içindir, alınıp zihin kasasında saklamak için değil, paylaşırsan aklın ve bedenin rahat eder, doğal döngü içinde olursun. Paylaşmazsan durgunlaşır, hantallaşır, dışlanırsın. Bilgi yayılmak ister, eğer sen onu yaymazsan o kendini hastalık şeklinde yayar. Enerjinin durağanlaşmaması, hastalık oluşturmaması için bildiğini bilmeyi isteyenlere ver, sen rahatla. Neticede sağlığının bir parçası olarak paylaş ki enerjin rahat aksın, tıkanmasın, ferahlatsın.

Bilgiyi kendine hapsedemezsin, o zaman durgun su gibi olur ve çürür, işe yaramaz. Bilgi başka bilgilerle kaynaşır yeni bilgiler olur, yani onu sabit tutamazsınız , öyle bir dünya yok.. Yalnız şu da var, mercimek çorbası yapmak istemeyene zorla çorba tarifi verme, mercimek çorba tarifini onu bilmek isteyenlere ver ki değeri olsun…

Gerçek bilgi nasibinde olana verilir, bir hak edişi, bir bedeli vardır. Bir şey verirsin ve bir şey alırsın, takas… Sadece bizim işimize yararsa başkaları faydalanmazsa işte o zaman bilgi, bilgilikten çıkıp bencilliğe dönüşüyor, paylaşmanın önemi de budur. Bencillikten kurtulmak…

Doğru bilgi mi yanlış bilgi mi? deyince felsefeye girmiş oluyoruz. Bazı felsefeciler doğru bir bilgi var mıdır? Doğru bilgiye nasıl ulaşılır gibi düşüncelerle şüpheye düşürüyorlar insanları…

Sonuç; her insanın kendi doğrusu vardır, veya başkalarının doğrularını kabul etmektedir. Bunun için, kendimiz, içimiz ne diyorsa doğru o dur…

“Bilenin bilmeyene borcu vardır” çok sevdiğim bir söz.