Siyasi Partiler, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurudur. Çok partili sistem sayesinde, halkın iradesi siyasi platforma, doğru olarak yansıyor. Zira, siyasi partiler "seçim sandıklarını" denetliyor.
Demokrasiler çok partisiz işlemiyor. Ancak, siyasi partiler toplumu ayrıştırıyor. Siyasal toplumun eğitim seviyesi düşük ise ayrışma daha da derinleşiyor. Haklı olarak Yunalı düşünür Platon "demokrasilerin eğitimli toplumlarda geçerli olacağını" söylüyordu.
Siyasi partiler toplumu ayrıştırırken; din ve dinin mezhepleri ile ırk ve toplumsal sınıf farklılıklarını esas alıyor. Siyasi parti aynı düşünce ve ideoloji etrafındaki insanları bir araya getiriyor. Ayrıcalıkları derinleştiriyor. Onların oyunu alarak siyasi otoriteyi ele geçirmeye çalışıyor.
Toplumun sosyolojik gelişme seviyesine göre kullanılan metodun önemi değişiyor.
Tarımsal üretim aşamasını yaşayan toplumlarda, din faktörü çok önemli. Din ve dinin mezheplerine göre toplum, tarihten gelen ayrışmayı yaşamaktadır. Siyasi parti için, sosyo-ekonomik değerleri, din ayrışmasına ilave etmek yeterli geliyor.
Sanayi toplumlarında "dinin önemi" yok oluyor. Sanayi toplumunda sosyal sınıflar ortaya çıkıyor. Çalışanların oluşturduğu işçi kesimi, sol partilerde birleşiyor. Sermaye ve orta sınıf ise sağ partilere taban oluşturuyor.
Bizim gibi sanayiye geçiş aşamasındaki toplumlar daha farklı sosyolojik yapı taşıyor. Tarımsal üretim aşamasından gelen din ve ırk faktörü devam ediyor. Eski köylü, yeni şehirli bir yapı ortaya çıktı. Bunlar, dinin etkisinden kendini kurtaramıyor. Siyasi partilerin, din ve dinin mezheplerine göre ayrıştırma işlevi devam ediyor.
Kürt Partisi, ırk ayırımcılığını esas alıyor. Bu ayrımcılığa rağmen, tarımsal aşamadan gelen dini içerikli sağ partiler de Kürtler arasında etkinliğini sürdürüyor.
Sonuç olarak, Türkiye'de siyasi partiler milleti kutuplara ayırmakta başarılı oldular.
Dini temel alan parti "Gavur İzmiri fırtına yıkacak" diye seviniyor. Eğitim seviyesi yüksek Izmirli de "dini bizden öğrenin" diyerek kibarca cevap veriyor.
Demokratik sol olduğunu iddia eden partiye, perde arkasından "Alevi Partisi" deniliyor. Türkiye'de Diyanet fetvasını "Sünni İslama" göre veriyor. Sünni egemen toplumda "Alevi Partisi" yaftasını alanlar iktidar olamıyor.
Siyasi partilerin ayırımcılığına karşı, Türkiyeyi "ekonomik entegrasyon" bir arada tutuyor. Marmara Bölgesi sanayileşti. Yavaş da olsa sanayi toplumu olmanın etkinliği başladı.
Türkiye'nin her tarafından insanlar sanayi bölgelerine göç etti. Buralarda, her türlü inanç ve ırktan insan yaşıyor. Sanayileşen yörelerdeki insanları "iktisadi çıkar" bir arada tutuyor. Bu birliktelik, ülke geneline yayılıyor.
Siyasi partiler "ülke bütünlüğü" ile kendi siyasal tabanları arasındaki ayrıcalıkları nasıl bağdaştırabilir, ülke ayırımcılıktan nasıl kurtulabilir?
Bu soruya cevabı olan yazının altına not düşsün. Tartışalım.