Eskiden okuma yazma bilenler azdı.( Kur’an da yazılı olan ilk emir “OKU” Atatürk dönemi hariç hiçbir dönemde hiçbir Müslüman yönetici tarafından hayata geçirilmemiştir.) Birisi birine mektup yazacağı zaman mektup yazmayı meslek edinen kimselere mektuplar yazdırılırdı. Tıpkı bu gün arzuhalciler olduğu gibi.

Adamın biri de öyle yapmış. Mektup yazıcılığını meslek olarak yapan birine müracaat etmiş. Derdini, anlatmış ve mektup yazılmasını istemiş. Akşamüstü gidip mektubu almış. Bir de ne görsün 8 sayfa mektup.

-          Bu çok uzun olmuş biraz kısa yazamaz mıydık?

-          Kısa yazmak için vaktim yoktu

Gerçekten de kısa yazmak için vakit gereklidir. Ben bu gün böyle bir vakit buldum ve kısa yazıyorum.

İki şekilde eylem ve davranış olabilir

1-Birinci gurup eylem ve davranışlar: Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek için yapılanlar

2-İkinci gruptaki davranışlar ise Cumhuriyetimizi yıkmak ortadan kaldırmak için yapılan davranışlar

Başka bir tür davranış olabiliri mi?

Şimdi, aşağıda yazacağım davranışların hangi cinsten davranışlar olduğuna siz kara verin

      -Paramızın değerini düşürmek Cumhuriyetimizi yıkmak için yapılan bir davranış mıdır? Yoksa ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek üzere yapılan bir davranış mıdır?

      -Haksız yere personelin maaşını veya özlük haklarını ve döner sermayesini keserek onları zor duruma düşürmek nasıl bir davranıştır.

      -Yalan söylemek iftira düzmek, çevrenizdekilere yalan söyletmek nasıl bir davranıştır?

       -Bir gazete haberini veya yazısını bahane ederek, yazarına küfretmek, hakaret etmek, yolunu kesmek, onu bıçaklamak acaba hangi türden bir davranıştır.

      -Bu olup bitenlere seyirci kalmak kılını kıpırdatmamak acaba nasıl bir davranıştır.

      - Haksızlığa uğrayan kimseler haklarını aramak üzere eylem veya toplantı yaparken türlü çeşitli bahanelerle onlara saldırmak, saçlarından başlarından sürüklemek nasıl bir davranıştır.

Bu gün vaktimiz var kısa yazacağız demiştik. Geriye kalan çevrenizde cereyan eden olaylara bu iki ana mercekle bakın Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa eden davranışlar mı çoktur yoksa Cumhuriyetimizi yıkmak için yapılan davranışlar mı çoktur. Acaba hangisi çoktur.

Herkes bu konudaki düşüncelerini bu köşeye yazabilir. Bekliyorum. İçinizden geldiği gibi, gönlünüzün istediği gibi gelecekte Cumhuriyetimizi yüceltme bilinci ile yazı yazmak, düşünce ortaya koymak herkesin hakkı ve görevidir.

Bu görevde başarılar dilenir.

Bu günün kısa yazısı bu kadar. Bu kısa yazı alıntıdır. Yeni bir yazı değildir. 31 Temmuz 1996 Çarşamba günü Antakya “ HATAY” Gazetesinde yayınlanmıştır.  Taptaze durmaktadır. Tıpkı bu gün yazılmış gibi. Cumhuriyeti yıkmak faaliyetleri görüldüğü gibi yeni değildir. Çoook eskilere dayanmaktadır. Biz bu yıkma faaliyetlerinin 30 Ekim 1923 tarihinde gaflet ve dalalet ve hatta…….. ile başladığını defalarca yazdık. 2002 AKP iktidara geldiği zaman bu hareketler hızlanmıştır. Çünkü paramızın değer kaybetmesi hızlanmıştır.1996 tarihinde bir ABD doları 70.500 TL idi. Bu gün ise 2.110.000 TL dır. Yani bir ABD doları 300 misi değer kazanmıştır. Altın fiyatlarına bir göz atalım.1996 tarihinde bir çeyrek altın 1.330.000 TL dır. Bu gün ise 140.000.000 Milyon TL dir. 100 Mislinden fazla artış var. 1996 tarihinden bu yana Cumhuriyetimizi yıkma hareketlerinde bir azalma düzelme iyileşme bilinçlenme gelişme vs. yok. AKP döneminde bu yıkılış hareketleri katmerleşerek zenginleşerek çeşitlenerek işin içine din vatan devlet gibi kavramlar da karıştırılarak ilerlemektedir.  Ekmeğimizi, Egemenliğimizi, Vatan topraklarımızı, dinimizi, inancımızı, kardeşliğimizi, milli bütünlüğümüzü velhasıl her şeyimizi kaybetmeye doğru süratle götürüldüğümüz rotadayız.300 maden işçisinin gaz maskesiz maden ocaklarına indirildiği ve şehit olduğu bir Türkiye manzarası ne kadar acı bir manzaradır. Getirildiğimiz durak ne kadar acılarla dolu bir duraktır. Dost acı söyler.