Bugün tesadüfen, bir sayfada izlediğim (Güven Bayar’ın ..)video beni çok etkiledi. O sesi hatırlıyordum çocukluğumdan.. Ordu halkının her yaz çıktığı Çambaşı yaylasındaki günlere döndüm ansızın.

13-14 yaşlarındaydım, dedem her yıl benide götürürdü yanında yaylaya.. 1-2 ay kalırdık. Çocuktum, dikkatli ve meraklıydım. Şu anki Çambaşı değildi o yıllardaki Çambaşı. İki odalı, çatısı hartama kaplı, ahşap , az eşyalı tam bir yayla eviydi.. Çok hane yoktu şu an olduğa kadar. Komşularımız vardı sağımızda solumuzda..Bunlardan biri de Meline teyzeydi. Onun eviyle aramızdan bir yol geçiyordu. Ermeni bir ailenin kızıydı Meline ..Arada götürürdü babaannem beni onlara..Ufacık boyuyla, siyah çemberinin kenarlarından gözüken ağarmış saçlarıyla, öne doğru sarkan el örgüsü uzun yeleğiyle, acılardan çökmüş omzundan düşürmediği koyu gri yünlü şalıyla karşılardı bizi, demir tokmaklı ahşap kapısının önünde..

Dar bir bölümden odaya açılan eşikten geçip, çiçekli desenli örtüyle döşenmiş tahta divana oturur, mis gibi demlenen ıhlamur çayının gelmesini beklerdik. Çayın sıcaklığıyla derin sohbetin sıcaklığı birbirine karışırdı. Minik raflara düzgün bir şekilde dizilmiş bakır tas, tava, tabak, vs. de aynı odada olurdu. Fitilinin yanması için geceyi bekleyen lamba da paslı bir çivide asılı dururdu, İki düğmeli eski model radyo tahta masanın bir köşesinde yerini almıştı. Akıcı ve yumuşak ses tonuyla dinleyenleri ağzına baktırır heyecanla yaşadıklarını anlatırdı gelen misafirlerine.. Çocuk gözüyle aklımda kalanlar işte böyleydi..

Cebinde taşıdığı, desenli küçük bir mendile sarıp sarmaladığı akide şekerlerini, yolda, mahallede, avluda rastladığı çocuklara dağıtmayı çok severdi. Titrek, soğuk elleriyle bana da uzattığı akide şekerının veriliş şeklini ve tadını hiç unutmadım. Bana verdiği haz ve mutluluk içime işlemiş ki, ben de sürekli çantamda gofret, seker bulundurup , gördüğüm çocuklara vermeyi iş edindim o çocukluk yıllarımdan beri..

Sesi çok güzeldi.. Arada mırıldanırken duyardım pancar toplarken avlusunda.. Videoda ailesi ile olan fotoğrafları ve “ kına geceleri” ( gelin ağlatma havası ) söylenen Ordu türküsünü söylerken duyduğum ses beni, o mırıldanırken sesini duyduğum avlunun taştan örülmüş( pey..) duvarın kenarına götürdü.

İyi insandı Meline..Toprağı bol olsun, ışıklar içinde uyusun!

Not: Melina hanımın babası Hrant Çanakkale’de şehit düşmüş, annesi Varsenik hanım , giderken , 3 aylık kızı Meline’yi , yola dayanamaz diye rum bir ailenin yanına bırakmış. Yıllar sonra Melina 55 yaşında annesi 72 yaşındayken buluşmuşlar. Bir dergide yapılan röportajdan alıntı..