Herkese merhaba. Bugün bir son dakika yazısı ile karşınızdayım. Son dakika diyorum çünkü ne yazacağımı nasıl yazacağımı planlamadan bilgisayar başına geçtim.

Mart ayı benim için çok yoğun geçen bir ay oldu. Nedenine gelirsek aldığım eğitimler, planladığım okumalar derken bir yandan da iki çocuk ve iş hayatı hayli yoğun geçti. Bununla ilgili birçok kişi yorulmuyor musun diye soruyor haklı olarak. Elbette yoruluyorum. Lakin insan sevdiği şeyleri yaparken yorulmak nedir bilmiyor. Genellikle boşta kalıp dedikodulara maruz kalmaktansa kendimi eğitmeyi tercih ediyorum. Başta kendime, çocuklarıma ve daha sonra etrafımdaki insanlara yardımcı olabilmek adına kendime böyle bir rota çizdim.

Eğitim demişken sizlere birkaç eğitimden bahsetmek istiyorum. Bunlardan biri Vera Etkinlik’in düzenlediği “Psikoloji Zirvesi”. Ege Üniversitesinde eğitim alırken iki yıl felsefe, psikoloji ve kişisel gelişim hakkında araştırmalar ve okumalar yapmıştım. Şimdi bu araştırmaları daha detaylı eğitimlerle geliştirmeyi hedefliyorum.

Ne işine yarayacak? Diyenler oluyor tabi ki.

Böyle kişiler bana biraz sığ geliyor. Çünkü tek gayesi modaya uyup kafe kafe gezmek olan insanlarla oturup Freud’dan, Sokrates’ten bahsedemeyeceğim. Asıl işime yarayacak kısım ise karşımdaki insanları iyi analiz edip, davranışlarımı ona göre şekillendirmek olacak. Çünkü hayat boşa harcayacak ve insanlarla tartışacak kadar uzun değil.

Evet bu yaşıma kadar çok üzüldüm, kafaya taktım, çok düşündüm, kırıldım ve hatta kırdım da. Hepsi bu seviyeye gelebilmem için bir basamaktı. Öğrendim ve yükselmeye başladım. İnsanların size karşı davranışlarının bir kısmı sizinle bir kısmı kendi ile alakalıdır. Mesela yüzde onu sizinle yüzde doksanı kendi iledir. Nedeni ise gelişimini tamamlayamamış, çocukluk travmaları olan insanların size karşı davranışları aslında sizi de kendi gibi düşündüğünden kaynaklanıyor. Ben buna kırılmam dediğiniz bir duruma karşınızdaki kişi kırılabilir. Beş parmağın beşi birbirine benzemezken herkesi nasıl kendimiz gibi görüyoruz şaşıyorum doğrusu.

İşte bu psikoloji zirvesinde İlber Ortaylı’yı dinlerken aklımdan onca şey geçti. Diyor ki sen İstanbul’da doğdun, büyüdün ve yaşıyorsun. Sen İstanbul’da neler oluyor, neler yapılıyor, tiyatrosundan tarihine, siyasetinden ihalelerine kadar bilmelisin diyor. Çünkü senin üzerine düşen vazife bilmek, öğrenmek ve devam ettirebilmek için sahip çıkmaktır diyor. O kadar haklı ki. Ben 34 yıldır buradayım on km uzağımdaki “Kurul Kalesi”ne çıkmadım. En basiti bu. Daha kendi coğrafyamızı bilmiyorken başka coğrafyalardaki savaşlara da yorum yapıyoruz. Hangi aklımıza hizmet bilemedim doğrusu.

Demem o ki hala gelişmek için vakit varken şu gereksiz triplerinizi ve tavırlarınızı bırakın bir kenara. Büyümek yaşla olacak iş değil. Beyinle olacak durumdur. Hayatımızı idame ettirmek, elimizdekilerin kıymetini bilmek, var oluşumuzun da bir anlamı olduğunu düşünerek hareket etmek aslında görevimiz. Bundan sebep okuyalım ve öğrenelim.

Vera Etkinlik sayfasını googledan veya instagramdan aynı adres ile arayarak bilgi alabilirsiniz. Birbirinden kıymetli kişilerle organize edilen bu etkinliklere katılım sonunda sertifika da veriliyor. Psikoloji, felsefe, sosyoloji, aile ve çocuk ile ilgili daha birçok seminerleri organize ediyorlar. Tavsiye ederim.

Eğitiminiz ne olursa olsun insanın kendini eğitmesi asla bitmez. Ben tamamım oldum dediğin an bile aslında hataya düşüyorsun.

İncil'in ilk emri: “Sev”

Tevrat'ın: “Yaşat”

Kur'an’ın: “Oku”

Hristiyan sevmedi.

Yahudi yaşatmadı.

Müslüman okumuyor.

Durumumuz budur maalesef. Okuyalım ve öğrenelim. Daha çok sevelim ve sevdikçe zaten yaşatacağız. İyilikle ve güzellikle her şey olacaktır. İnanıyorum. Sizde inanın. Sağlıkla ve hoşça kalın.