Herkese merhaba.

Bir iki yazıdır ara vermiştim ama şimdi yine beraberiz.

Bugün sizlere yine güzel bir yol’dan bahsetmek istiyorum. İnsan kendini geliştirmek ve düzeltmek adına adımlar attıkça yol o kadar güzel çiçeklerle döşeniyor ki! Birçok yazımda sizlerle paylaştığım gibi 2021 yılının Ocak ayından itibaren kendi içimde bir yolculuğa çıktım. Bahsettiklerimden hatırlayacağınız üzere yol çok güzel demiştim. Evet, gerçekten çok güzel bir yoldayım. Huzur, sağlık, mutluluk, dostluk ve daha nice güzellikler barındırıyor içerisinde.

Geçen hafta bir kitap okudum. Kinsun isimli yazarın “Yol Senin İçinde” kitabı. Tam da bahsettiğim ve yapmaya çalıştıklarımı anlatmış. Hatta bir yerinde demiş ki;

-Ne mi yoruyor insanı en çok? Samimiyetsiz samimiyetler.

Gerçekten de öyle. Çünkü eskiden olsa aman kimse üzülmesin, kırılmasın diye diye kendimi paraladım. Aynı ortamda olacağız. İnsan insana her zaman lazım zihniyeti ile kırıla kırıla kalmadım ben. Hep benden taviz gitti. Her defasında ben yüklendim omuzlarıma lakin büyüklük bende kalsın demeyecekmişsin. Çok net öğrendim.

Önce kendin için yaşa, nefes al, ayağa kalk ve dimdik dur. Sana nasıl davranılıyor ise aynı şekilde davran. Çünkü insanlar senin iyi niyetini anlamayacaklar ve gün gelecek “o nasıl olsa bir şey demez”, “o nasıl olsa affeder” diye diye sizi yok saymaya başlayacaklar. Bir yerde tepki verdiğiniz zaman önce afallayacaklar sonra hatalarını anlayacaklar. Bu daima böyle oldu. Hatta denedim de. Yanılmadım. Yanıltmadılar.

Bir hastalıkta, bir olayda, herhangi bir durumda sizin davranışınız yapınızı, karakterinizi gösterir. Iyi dileklerde bulunmak, temennilerinizi ortaya koymak sizi küçültmez aksine yüceltir. Hasta olan bir kişiye ve ailesine geçmiş olsun dilemeniz yarın bir gün sizin de başınıza geldiğinde beklenti olarak karşınıza çıkacak. Siz bugün bana demezseniz yarın bana neden denilmedi diye düşünmeye hakkınız olmaz. Yani atalarımız bir söz söylemiş aslında ipin ucu buraya değiyor. “Etme bulma dünyası.”

Sen yapma karşındaki insana kötülük. Kötü davranma bakalım. Tepkisiz kalma. Sana nasıl yaklaşıyor bir bak. Hala aynı ise zaten görme bir daha. Kendinden ödün verme, kendini de hiçe sayma. Bu hayatta en önemli kişi sensin. Senden bir tane daha yok. Ve var olmayacak da. Sen kendi düşüncelerinin ete kemiğe bürünmüş halisin. Seni üzmeye, kırmaya ve hırpalamaya kimsenin hakkı yok. Senin bile. Kendine neden işkence yapıyorsun ki? Neden kendini üzüyorsun? Neden gereksiz tavırlar sebebi ile hak etmeyen insanlara da kötü davranıyorsun ki? Yapma. Boş ver.

Sen, sen olduğun için güzel ve iyisin. Bu hayatta kendini nasıl hissedersen etrafına da onu yansıtırsın. Depresif, suratsız, kötü ve negatif enerjin ile başkalarının da enerjisini düşürmeye hakkın yok. Ha karakterinde insanların enerjisini bozarak, onların ruhsal sıkıntılarından haz alıyorsan bilemem. Orası ayrı bir hastalık boyutu. Bildiğim şeylerden biri de şu ki, kime ne kadar iyi yaklaşırsam karşımdakinin kendini geliştirememişliği ile doğru orantılı olarak karşılık aldım. Karakteri oturmuş, ne istediğini bilen, aklı başında, herkesle nasıl konuşması gerektiğini bilen kişiler ile sevgi ve saygı çerçevesinde o kadar güzel dostluklarım var ki... Onlar inci mercan, gerisi yamalı fistan. Modunuzu düşüren, enerjinizi emen, sizi negatife sürükleyen insanlarla aynı yerde bulunmanız gerekiyor ise içinizden şunları söyleyerek kendinizi kapatabilirsiniz: “ben tüm negatifliğe kapalıyım, benim modumu düşürüp kimse etkileyemez.” sonra akışa bırakın kendinizi. Daha net ve güzel geçecek anlarınız emin olabilirsiniz.

Aslında bu konular böyle bir iki köşede yazılıp anlatılacak cinslerden değil. Ama ara ara ben yine yazacağım tabi ki. Hepimiz bildiklerimizden ve öğrendiklerimizden faydalanalım istiyorum. Zaten bilgi kendine saklanılarak çoğalan bir şey değil paylaşılarak artan bir şeydir. Bende sizlerle paylaşmayı seçiyorum.

Bu günlük benden bu kadar. Haftaya görüşene kadar kendinize çok dikkat edin. Sağlıkla ve hoşça kalın.