Merhaba dostlarım. Yılın son günlerinde umarım keyifler yerindedir. Kovid, kriz, zamlar derken bir yılı daha geride bırakıyoruz. Geçen yıl bu vakitlerde ikinci kızıma hamileydim ve doğmasına günler kalmıştı. Sizi bilemiyorum ama bu 2021 yılı benim miladım oldu. Çok şey öğrendim. Çok şey okudum ve çok kişi sildim, yeni kişiler edindim.

Ruhum ve beynim olarak yeni adımlar, atılımlar, eğitimler derken kendime bol bol zaman ayırdığım ve kendi kıymetimi bildiğim bir yıl oldu benim için. Umarım 2022 de böyle bol farkındalıklı geçer.

Her şeyin başı önce sağlık tabi ki ama fiziksel sağlığın bozulmasında ruhsal sağlığın etkisi çok önemli. Fikren rahatsızsanız bedenen de rahatsız oluyorsunuz. Boyun, sırt ve bel ağrılarının sebebi çoğunlukla sinirsel hissiyatlar. Bir kitapta şöyle diyordu; “bedensel hastalıklarımızın çoğunu aslında ruhumuza bakarak teşhis edebiliriz ve her bir hastalık birimi psikolojiden bağımsız olmamalıdır” diye. Gerginlikler, öfkelenmeler, sinirlenmeler aslında sadece bize zararlı. Hem vakit hem sağlık kaybı.

Oldum olası düşündüğümü pat diye söylerim çünkü içimde nefret barındırmam. Yapıma ters. Açık ve net olmanın daha faydalı bir iletişim biçimi olduğuna inananlardanım. Karşımdaki insanı Canan acaba şöyle mi düşünür, böyle mi düşünür diye muallakta bırakmak istemem. Benim karşımdaki insandan da aynı netliği beklerim. Kimsenin kaprisi, nazı bana sökmez. İçten pazarlıklı, olmadığı gibi görünen insanlardan haz etmiyorum. Benim ruhuma sağlıklı gelmiyor. Bundan sebep önceki ilişkilerimde şans verdiklerim maalesef ki vakit kaybı oldu. Ruh sağlığıma zararlı gelen toksik ilişkileri sildim.

Aslında o kadar basit ki iletişim kurmak ya da anlaşılabilmek. İnsanoğlu hep zor olanı tercih ediyor. İşleri karmakarışıklaştırmakta üzerimize yok. Kırılırsan söylersin, kırarsan özür dilersin, seviyorsan söylersin ama bunlar biz Türk toplumu için o kadar zor şeyler ki... İşleri hep daha da zorlaştırıyoruz.

Onun evi varmış, lüks eşya döşemiş sana ne, senin kazancın iyiymiş, ayda bir tatile gidermişsin bana ne. Geçmişten gelen bu haset duygusunu maalesef aşamıyoruz. Aşılmıyor. Hep daha fazla, daha fazlası olsun isteniyor. Bu da ruh sağlığını olumsuz etkiliyor.

Önemli olan aslında farkında olabilmek. Farkına varıp kendine çeki düzen vermek. Tabi bunları yaparken en önemli kriter istekli olmak. Değişimi, dönüşümü istemek. İllaki hatasız kul olmaz. Hatasız olsan insan olmazsın zaten ama bilerek ve isteyerek, ben böyleyim kabul eden böyle etsin diye de bir kaide yok.

İşleyin ve ışıldayın. Sadece kendi işinize ve ilişkilerinize odaklanın. Gerisi gerçekten çorap söküğü. Fazla arkadaşa ihtiyacınız yok. Fazla akrabalarınıza ihtiyacınız yok. Canınızı sıkanları verin eskiciye yerine mandal bile almayın. Çıkarın hayatınızdan. Siz ne kadar tutmaya çalışırsanız çalışın giden zaten gidecektir. Sizin zorlamanızla hayatınızda var olacak insan hiç olmasın. Huzurlu kafa mentalitesi bu. İki üç sağlıklı ilişkiniz olsun. Uzun süre görüşmeseniz de ilk buluşmada kaldığınız yerden devam eden insanları hayatınızda tutun ve onları kaybetmekten korkun. Sizin enerjinizi sömüren, negatiflik veren, her şeyinizi eleştiren insanlardan koşar adım kaçın. Nasıl ışık saçtığınıza bakın.

İşleyen demir ışıldar derler. İnce ince bir nakış gibi kendinizi işleyin. Varlığınız diğer insanlara ilham olsun. Örnek olun. Ve biri sizi taklit ediyorsa arkanıza yaslanıp keyif kahvenizi yudumlayın. Kendinize şunu söyleyin; “doğru yoldayım, aferin bana, iyi ki varım”. Ve iyi ki varsın diyecekler de etrafınızda olacaklar.

Bu haftalık benden bu kadar. Yılın son günlerinin tadını çıkarın. Her anın kıymetini bilin. Sabah var olmayacakmış gibi yaşayın. Hiç ölmeyecekmiş gibi öğrenin. İşleyin ve ışıldayın. Hoşça ve sağlıkla kalın.