Çocukluğumun geçtiği Çambaşı Yaylası’nın SINANNI OBASI..

Mübadele’den önce özellikle Rum ailelerin yaşadığı Sınannı obası ve tam karşısında Giresun iline bağlı Semen obasındaydım bugün.. Dedemin babası Ateşin Mehmet yıllar önce o bölgeden ev satın alıp yerleşmiş. Daha sonra çocukları da oraya yerleşmiş.. Senede 1 ay yazın sıcağında orda kalıyorlarmış 1 ay sonra daha yüksek te bulunan Tekke denilen bölgeye taşınıyorlarmış.. Çok güzel dostlukları olmuş rumlarla, çok da meslek öğrenmişler..

85 yaşında olan babam , duygulu sözlerle kendi çocukluğunu, 6-7 yaşından bu ana kadar yaşadıklarını anlattı anlattı ben de dikkatle birazda heyecanla dinledim bugün.. Kırmızı ve mor erikleriyle, kendiliğinden gelişen ağaçlar da şahitlik ediyordu babama.. Her seferinde yeni bilgiler öğreniyordum, meraklıydım da geçmişimi öğrenmeye.. Sürekli ilkokul öğrencileri gibi soru soruyordum babama. O da zavallı sabırla cevap veriyor, hem de yaşıyordu yeniden.

Tarihi Semen Kilisesi ‘de anlatıyordu her şeyi.. Tırmandık yukarıya kadar. Onarılmış , cami olarak kullanılıyordu ama iç bölümü hala tadilattaydı.. Manzara harika tıpkı yağlıboya tablo gibiydi..

Yukarı mahallede kardeşim Yılmazla çocukluğumuzun geçtiği, dedemle kaldığımız yılda bir kere gelip önünde fotoğraf çektirdiğimiz, eski, yıkık minik ev de öfkeli ve kızgındı bize. Dedeme su taşıdığım tahtadan yapılmış oluk kısmı değişmiş olsa da , yeri ve suyu aynıydı.. Daha öncede yazmıştım, minik ellerimle ona su getirip aferin almak benim için çok önemliydi. Çocukken bana çok uzun gelen bu çeşmenin yolu bugün çok çok yakın geldi.. Ayrıca, yaylamızın, şırıl şırıl akan dereleri, yosun tutan taşları, kıvrım kıvrım yolları, dedemden kalma ahşap tahtadan yapılmış, dedemin, amcalarımın, halaların daha doğrusu tüm büyüklerimin tuttuğu, elinin değdiği basit, paslı demirle kapanan kapısı, paslanmış çinkoyla ,soluk hartamalarla kaplanmış evlerin çatıları, masmavi gökyüzünde beyaz dantel örgü gibi bulutları, yemyeşil ormanların arasında İsviçre’yi andıran evleri, her şey her şey çok farklıydı, hatta güneşin yansımaları , ışıltısı bile..

Dikkatimi çeken bir konu da, yapay oyuncaklarla değil de doğadaki taş, toprak, dere, kum, tahta arabalarla oynayan yayla çocukları.. Çin seddine benzeyen kumlar üzerine çubuklarla çevirip, kale yapmaya çalışan çocuğun eseri..

İşte hepsi beni çok duygulandırdı bugün…

Serin yaylaların huzuru eşliğinde

İyi geceler diliyorum…